1 saat sonra mardin e ilk girdiğimizde bulunduğumuz yerin yeni mardin denilen yerleşim birimi olduğunu anlamak zor olmadı.. TOKİ nin diktiği 10-12 katlı siteler göze çarptı ilk olarak.. tarihi özelliği olmayan bu yerleşim birimine yolumuzun üzerinde olduğu için katlanmak zorunda kaldık.. daracık caddelerden geçtikten sonra geldik eski mardine.. içinden geçerken güzelliğinin farkında olamıyorsunuz ama biraz yol alıpta karşıdan baktığınızda yaşayan bir tarihle karşı karşıya kalmışsınız.. kahverengi tonların hakim olduğu ve milattan önce de buradaydım der gibi.. daha önceleri buraları gezmiş olan arkadaşımın rehberliği zamandan kazanmamız açısından çok değerli bi anlam taşıdı.. hemen şehrin uzağından "deyrulzefarun manastırı" na gittik.. rehberimiz cello fiziğiyle tipiyle beşiktaşlı telloyu anımsattı bana.. neyse bize manastırın tarihini, özelliklerini ve süryaniliği anlattı.. rahip ile papaz ın farkını ilk defa orada öğrendim(papazın çayırı isterse yorumlarda anlatabilirim:) ) istanbul-adıyaman-mardin ve midyat metropolitleri olduğunu ve lider patrik in şam da yaşadığı bilgileri ilk aklımda kalanlar..
1 saati doldurduktan sonra ver elini "il adayı midyat".. cami kadar kilisenin olması dikkatimizi çekiyor ilk bakışta.. ama asıl ilgimizi çekecek olan daracık sokaklarda rehberlik yapmak için nerdeyse birbirleriyle kavga edecek olan veletler.. "abey sıla nın çekildiği eve götürem mi?" " abey arabana göz kulak olayım mı? sinek gondurmadım abey".. komik olan hadi otopark mafyasına alışık bir milletiz ama park edilmiş arabaya göz kulak olmunması garibimize gitti açıkcası.. midyatta ki manastır ve kiliseleri gezdiktan sonra" sıla" ve "bir bulut olsam" ın çekildiği konukevine giitik.. gerçekten dizideki kadar ihtişamlı ve büyük bir mekan.. fotolarımızı çekildikten sonra kuyumcu ve gümüşçüleriyle ünlü midyat çarşısına iniyoruz.. giripte eşime bir türlü küpe beğenemediğimiz 10 dükkanın 5 i müslüman(kürt+arap+türk) 5 i süryani idi.. ama ilk bakışta hiç bir farkın görülememesi ve kardeşçe yaşamalrı ve birbilerine saygıları, olması gereken ve arzuladığımız türkiye nin seçilmiş pilot bölgesiymiş izlenimi verdi bizlere.. sorunsuz işleyen..
daracık sokaklardan çıktıktan sonra bir sonraki durağımız hasankeyf e doğru gaza bastık.. sular altında bırakılacak olması , manzarası ve son günlerde yöreyi anlatan filmiyle bizde oluşmuş merakı gidereceğimiz için mutluyduk.. hasankeyf e vardıktan sonra gerçekten bu kadar güzel olacağını tahmin etmemiştik.. aceleci akan nehir, yüzmeye çalışan yöre çocukları, tarihi minare ve yapıları ile hele tepenin üzerinden manzarasıyla büyük hayranlığımızı kazandı.. gelincikleriyle süslü tarlaları gözlerimizin pasını aldı..
artık karnımız acıkmaya başlamış ve batman da buket lahmacun da yiyeceğimiz lahmacunların hayaliyle gaza biraz fazla dokunur olmuştuk.. batmana ilk gidişimdi bu.. bu kadar gelişmiş ve kültürel açıdan gelişmiş bi şehir bulacağımızı dürüst olmak gerekirse hiç tahmin etmemiştim.. yemeğimizi yedikten sonra bowling bile oynadık..
artık siirt e geçme zamanı gelmişti.. orada doktor olan ve oraya gidene kadar büyükşehir dışına çıkmamış olan arkadaşımın anlattıklarından gelişmemiş ve toz-toprak köy vari bi yer bekliyorduk açıkcası.. gece pek bir şey anlamadık ama gündüz gözüyle karşımıza şirin kasaba tadında -bana göre- güzel bir şehir çıktı.. türkiye nin en gelişmemiş 5. şehri buysa baya bir yol aldığımızı da daha iyi anladım..
güzel bir haftasonuydu.. yorulduk.. spor açısından inanılmaz yoğun bir gündem vardı belki de çok şey kaçırdık.. kaçırdıklarımı ayrı bi post yapıcam ama değdi mi? sonuna kadar..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder