"Futbolun 22 adamın topun peşinden koşması olduğunu düşünmenin, kemanın telden ve yaydan, Hamlet'in kağıt ve mürekkepten ibaret olduğunu söylemekten bir farkı yoktur." J. B. Priestley, The Good Companions, 1928

11 Ağustos 2010 Çarşamba

Yeni Sezon Başlarken....


Sezonun başlamasına çok az bir süre kaldı ve yine taraftarlar içindeki heyecan gittikçe artmaya başladı. Herkes takımının performansını merak ediyor. Gerçi 3 büyükler sezon öncesi resmi maçlara çıksalar da lig daha değişik bir atmosferdir her zaman, özellikle bu sene anadolu klüplerinin çok güçlenip beşiktaş hariç büyük klüplerin pek tatminkar olmayan transferler yapması ile bu seneki çekişme geçmiş yıllara oranla daha fazla olacakmış gibi görünüyor.Trabzonspor başkanının dediği gibi artık kimse ligde ben şampiyon olacağım diyemez. Ben futbolun taraftar yönüne değinmek istiyorum. bana göre taraftar olan kişi tuttuğu takımı her koşulda desteklemeli. Sonuçta dünya döndükçe ve futbol oynanmaya devam edildikçe bazı seneler başarılı bazı seneler başarısız olunacağı doğanın gerçeğidir. Bir taraftar bu gerçeği takım tutmaya başlamadan önce içine sindirirse, o zaman olaylara daha objektif bakmayı öğrenir ve günlük başarısızlıklarda kendini fazla yıpratmamaı öğrenir. Taraftarlık biraz tek taraflı sevgiye benzer. Kimse zorla bir takım tutmuyor ve kimse zorla maça gitmiyor. Taraftar olan kişi karşılığında hiçbirşey beklemeden bir takımı tutar ve maça gidene kadar-maç esnasında ve maç sonrasında yaşadığı zorluklar (maddi, manevi) ne bir başkasını ilgilendirir ne sahadaki futbolcuyu ne de klüp başkanını. Türkiye'de futbola bakış ve taraftar imajı biraz (pardon çok fazla) patolojik durumda. Ben bir GALATASARAYLIYIM ve elimde olduğu sürece maçları tribünden izleyen bir kişi olarak bu yorumları yapıyorum. Taraftar her zaman futbolcusuna destek olup moral vermeli, 12.adam görevini yerine getirmeli ve yenilse de takımını alkışlamalıdır. Hiçbir zaman futbolcusunu ıslıklamamalı (ya da Fenerbahçeli taraftarların yaptığı gibi futbolcusunun arabasına saldırmamalıdır). Geçen sene yaşanan olaylardan sonra Galatasaray'ın kaptanı takımdan kopma noktasına getirildi. Bu hem yönetimin manipülasyonu hem de tribün lideri denen kişilerin kışkırtması sonucu gerçekleşti. peki şunu merak ediyorum, acaba o tribün lideri diye adlandırılan kişiler hiç kız arkadaşları ile sinemaya gitmediler mi? (gerçi Gitmemiş olabilirler çünkü bunların çoğu sosyopat). ve Arda gibi birisinden ihanetle nasıl bahsedebilirler? Kendileri maçlara bedava girip, klüpten kombine alıp aldıkları kombineleri de satıp ayrıca deplasmana bedava gidip, o otobüsleri de kiralayıp bunların parasını da kendileri alıp (bunların hepsini birebir Ergün Gürsoy'un ağzından duydum) daha sonra aldıkları paraları pavyonlarda harcarken nasıl en kral Galatasaraylı oluyorlar?? Kendilerinden yaşça çok küçük çocukları maçlara bedava sokup daha sonra bir çeteden farksızca hareket ederek kendilerine de reis dedirtip, o çocukları bağırtıp kendileri kenarda oturup en iyi Galatasaraylı nasıl olabiliyorlar?? acaba stadı yakıp, bize hem maddi külfet hem de 5 maç ceza aldırtırken bunu da Galatasaray'ın menfaati için mi yaptıklarını düşünüyorlar?? Gerçi düşünemezler çünkü maçtan önce bally çektikleri için şuurları kapalı oluyor. Kendileri herşeyi yaparken Arda'nın kız arkadaşının oynadığı film için ona sürpriz yapması mı yanlış? Tabii burada yöneticilerle olan ilişkiler de çok önemli. Türkiye'de yönetime gelecek başkan genelde seçimlerden önce bu adamlara para verip diğer başkanı yuhlatarak işe başlıyorlar. Daha sonra istenmeyen teknik direktör olduğu zaman onu da ıslıklatıp istifa diye bağırttırıyorlar (örnek geçen seneki Gençlerbirliği maçında taraftar tezahürat ederken tribün liderlerinden birisinin aldığı bir talimatla bir anda Kaptan Bülent'e karşı istifa diye bağırttırması). Sonuç olarak artık yeni stadımıza geçeceğimiz bu sezonda, yeni stadımızda çoğunluk olarak, bu kişilerin manipülasyon ve kışkırtmalarına kapılmamalı ve tribünleri diğer takımlar için gerçek bir cehenneme çevirmek bizim elimizde....Unutulmamalı ki iyi günlerimiz de kötü günlerimiz de olacaktır.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Turkcemize dikkat ederek, bu yazilari kaleme alsak olmaz mi? Genel olarak dikkat etmissiniz ancak cumleler surekli kucuk harflerle baslamis. (Klavyemde Turkce karakterler olmadigindan, Ingilizce alfabe ile yaziyorum).