"Futbolun 22 adamın topun peşinden koşması olduğunu düşünmenin, kemanın telden ve yaydan, Hamlet'in kağıt ve mürekkepten ibaret olduğunu söylemekten bir farkı yoktur." J. B. Priestley, The Good Companions, 1928

28 Ağustos 2010 Cumartesi

3,2,1... Oyun..

Galatasaray üzerine yazmaya devam ediyoruz. İrdelenmesi gereken o kadar çok şey var ki, bizim açımızdan tek sıkıntı nereden başlayacağımız.

Arkadaşım Uğur yazmış. En büyük hata Rijkaard'ı göndermek olur diye üstüne basa basa belirtmiş. Teknik ekip, yönetim, belki oyuncular ve dışarıdan seslenen taraftarın da etkisiyle oturulur karar verilir, yollar ayrılır ayrılmaz. Gidilebilir kalınabilir, doğal süreç. Fakat kalınırsa nelerin vadedileceği, gidilirse yerine kimin konacağı ise bambaşka konular.


Cevap 2. Rijkaard gitti diyelim. Sanırım Fatih Terim bu sefer daha güçlü ve sağlam mukavele ile gelir gibime geliyor. Hagisiz 2.Terim döneminde yapılan hataların hala bedeli ödeniyor olması taraftarın bu birlikteliğe çok sıcak bakmayacağı sonucunu doğurabilir. Bayrak isimler herşeye rağmen camiada bağra basılır son Bülent Korkamaz döneminde olduğu gibi, ama son zamanlarda gördük ki Terim'in olası bi başarısızlık durumunda bir önceki gibi alkışlanarak uğurlanmaması çok büyük olasılık yine Bülent'in gidişinde gibi.
Cevap 1. Rijkaard kaldı diyelim. Aslında bugün Rıdvan'ın da belirttiği gibi 2-3 rütujla hala çok güçlü bir kadroya sahip Galatasaray. Formda bir Cana, gelebilesi Misimovic ve Emana takımı çok güçlü kılabilir. Alınacak 3-4 seri galibiyet taraftarın ruhani durumunu Cennete taşıyabilir. Ama Neeskens'in maç sonu "Bu dakikadan sonra transfer yapılsa nolur" demesi teknik ekip tarafından yönetime atılmış çok büyük bir trip olmakla beraber , anlaşılabilmiş midir ama bilmiyorum. Taraftarı bile tatmin etmeyecek bir şampiyonluk bu çapta adamları ne derce mulu kılar büyük soru işareti.

Gelelim asıl anlatmak istediğim meseleye. Bir öğrenci düşünün, Lise 1.sınıfta okul birincisi oluyor, aklınca başarılı bir okul hayatı ama üniversite sınavında istediği yeri kazanamadıktan sonra ben neyleyim lisedeki onur tablosundaki fotoğrafını. Galatasaray'da da durum böyle aslında. Yaw kardeşim bu oyunun tek bir amacı var sahada maçı kazanmak. Bize ne Futbol AŞ birleşmesinden, Riva arazilerinin satışından, borçtan bataktan bize ne. Bize bunları anlatma. Zaten işimiz başımızdan aşkın, hepimizin binbir türlü derdi var bir de kulisle ilgilenemeyeceğiz. Bu işten para kazanan değil, hatta Lig tv'ye, GS tv'ye ve maç biletlerine para veren insanlarız. Biz körü körüne takımına bağlı bireyler olarak zaten sizi seçmişiz bu işlerin sahne arkası ile ilgilenin diye, Işıkçının, dekorcunun, asistanın nasıl amacı tiyatroda oyunu sergilemekse, sizin de asli görevinin takımı maçta hatasız yer almasını sağlamaktır. Teknik ekibin öneteceği oyun kadrosunu güçlü kılmaktır. Usta tiyatrocu unuttuğu repliği ustalıkla kelime oyunları ile çaktırmadan idare edebiliyorsa, basit hatalarla yenmiş ya da sıkıntıya düşülmüş durumlardan takım da usta oyuncuları ile sıyrılabilmeli.

Kendimi bildim bileli Galatasaray ilk defa bir Anadolu takımı karşısında favori değil.İddia oranlarına bakmadım ama uzun zamandır Eskişehir'de kazanamamış takım haftayı yenik kapatırsa haftaya da kolay bir ekiple karşılaşmayacak, ondan sonra ki hafta da. Yani yine ilginç güven dolu Anadolu klüplerinin yanında kimlik arayışındaki İstanbul takımlarının mücadelelerinde bolca sürpriz yaşanacak sanırım.

Hiç yorum yok: