Haftasonu Goztepe'miz, Kartal deplasmaninda ummadigi bir yara aldi..Kimin umurunda..Sezon yeni basladi, geleneksel ilk mac yenilme etkinliginden sadece biri. Biz taraftarlar olarak asil onemli olan, takim nerde olursa olsun, tribunde bir olarak yerlerimizi almamiz. Kimimiz isadami, kimimiz ogrenci, kimimiz de sohretli bir unlu..Kisada AMK sensiz hayatin diyoruz. Tipki Riza Kocaoglu gibi..
** Fotograf, sayin Riza Kocaoglu'nun twitter hesabindan alinmistir.
"Futbolun 22 adamın topun peşinden koşması olduğunu düşünmenin, kemanın telden ve yaydan, Hamlet'in kağıt ve mürekkepten ibaret olduğunu söylemekten bir farkı yoktur." J. B. Priestley, The Good Companions, 1928
28 Ağustos 2012 Salı
21 Ağustos 2012 Salı
Elmander ile..
Sevgili arkadaşım Atıf "Hagi'den sonra isteyerek alacağım tek forma" nın sahibi Elmander ve eşiyle bugün bir kafede karşılaştım. Mükemmel Dalmaçyalı köpeği ,çok sevimli kızı ve eşi ile Büyükşehir Belediyeli Holmen'de kendilerine eşlik ediyordu. Hemen yan masamda oturmalarına rağmen biraz da çekindiğimden selam bile veremedim kendisine. Adam ağız tadıyla hamburgerini yesin, sosyal dangalaklık yapmaya da gerek yok dedim. Ama bir baktım neredeyse bütün kafe Elmander'le fotoğraf çektirme yarışına girdi. Ee ben de ölece duramazdım tabi ki ve kendisine bolca teşekkür ederek anılarıma bir güzelini daha ekledim. İsveç Ligi'nde oynadığı dönemlerden Fransa günlerine , Bolton forması giydiği günlere kadar nedense takip ettiğim ve birgün hep Galatasaray'da görmeyi hayal ettiğim bir isimdi. Avrupa Şampiyonası'nda İsveç'i tutmama sebep isimle bir fotoğrafımın olması insanlara öfke kusar gibi bakan eşine rağmen çok ama çok güzel.
Kalu Uche'ler 2 oldu
20 Ağustos 2012 Pazartesi
Welcome Back
Ciddi sakatlıklar sonrası üst düzey kalabilen adamlara gerçekten büyük saygı duyuyorum. Henrik Larsson, Okan Buruk, Semih Kaya ve son olarak David Villa. Hepsinin hikayesi aslında uzun uzun anlatılmaya değer. David Villa oyuna girdikten kısa bir süre sonra golünü attı ve ailesine armağan etti. Barca ve Messi kaldığı yerden devam ediyor bu arada.
16 Ağustos 2012 Perşembe
Troll Gazete
Troll Gazete
Trolluk..Sosyal medya ile birlikte literaturumuze giren
taptaze bir kelime. Aslina bakarsaniz, dogrudan yabanci dilden almaya ne gerek
vardi diye dusunmeden edemiyorum. Uzaklarda yasadigimdan midir nedir,
gazetelerimizi acinca, Tv kanallarimiza bakinca, hele meclis tv izleyince,
etraf trollden gecilmiyor masallah.
Kimdir troll? Ortaya sacma sapan fikirler atip, ya da bir
kucuk olayi abartip yansitan sonra geriye cekilip, milletin kamplasmasindan
zevk duyan kisi diyebiliriz. Bu gunlerde bunu Izmir'in bir yerel gazetesi
basariyla yerine getiriyor. Nami deger Yeni Asir gazetesi, KSK den Goztepe'ye
transfer olan futbolcu Saban icin sundugu haberde, sosyal medya uzerinde
taraftarlarin bu transfer hakkindaki birbirine satasmalarini, gazete
sayfalarina tasimis. Tabi, iki taraftar arasi bu haberle iyice kizismis,
trollugun daniskasi var anlayacaginiz..
Simdi bu hareket, bu gazetecilik anlayisi neye hizmet eder, maksat
acik ve net olarak, taraftarlar iyice birbirine girsin, biz de bundan kar
saglayalim, nerde gazetecilik ilkeleri..
Kendilerine basin ilkelerini hatirlatalim:
§ Gazetecilik mesleği,
kişisel yarar için ve kamu zararına kullanılamaz.
§ Ahlaka
aykırı ve müstehcen yayın yapılamaz.
§ Şeref
ve haysiyetlere karşı haksız yayın yapılamaz, kişi ve kurumlar aleyhinde
iftirada bulunulamaz.
§ Din
istismarı yapılamaz.
§ Haberler
doğruluğuna emin olunmadan yazılamaz.
§ Taraf tutan fikirler haber metninde
verilemez.
§ Yayınlanmamak
kaydıyla verilen bilgiler yayınlanamaz.
§ Yanlış
yayınlar dolayısıyle gönderilen tekzipler en kısa zamanda yayınlanır.
Cumhuriyetin ilk gazetelerinden, kurtulus savasinda onemli
rol oynamis, Izmir in gazetesine hic yakismayan hareketler bunlar!!
Baris ve huzurlu bir ulke dilegiyle..
11 Ağustos 2012 Cumartesi
9 Ağustos 2012 Perşembe
Melo - Hamit - Transfer
Başlığı etiket kısmına yazsam olurmuş. Başlık üretemedim. Zaten son zamanlarda kafa çok meşgul olduğundan cümle üretemiyordum, bu da bir aşama.
Neyse,
Hamit ve Melo'nun Galatasaray'a transfer süreçlerinin bu kadar uzun zaman almasında ekonomik çıkarlar vardı. Beni tatmin etmedi, ama kabul. Yönetimin ekonomiyi ve meşhur "takım içi dengeler"i bozmadan bu işleri halletmesi çok olumlu.
Ancak; Ünal Aysal'ın "25 haziranda transferleri bitiririz." cümlesi bir fiyaskoydu. Hem menajerlerin hem de oyuncuların elini güçlendirdi. Geri adım atmadılar. Bu yüzden takım her zamanki gibi çok geç kuruldu. Bunun eksikliğini yine ilk haftalarda göreceğiz bence. Umarım yanılırım.
Melo ile Hamit süreçlerindeki benzerliğe bakınca;
Hamit'in Galatasaray'lı olduğunu biliyoruz. Türkiye'ye gelirse bizi çok istediğini duyduk sürekli. Real Madrid'de kulübede oturuyordu ve açıkçası ilk 11'e girmesi çok olası değildi.
Melo'nun Galatasaray ve tarafar aşkından bahsetmeye gerek yok. Ancak şu da bir gerçek ki Marchisio ve Pirlo gibi İtalya milli orta sahasının göbeğinden oluşan bir Juve göbeğine Melo'nun monte olması da imkansız gibi bir şeydi.
Galatasaray tarafından bakalım;
Hamit Türk kontenjanından biri olarak kale, en ileri uç ve defansın solu hariç (zorlasan orda da oynar) her yerde oynayabilecek bir adam, tecrübeli ve teknik olarak milli takımın da belki en iyisi. Sağ taraf veya göbekte inanılmaz iyi iş yapar.
Melo da geçen yıldan gelen öyle bir ortam yarattı ki, bu sene yerine Daniele de Rossi'yi koysak Melo'dan alacağımız verimi alamayız, o da açık.
...
Kabaca hem Galatasaray bu iki oyuncuya muhtaçtı, hem de bu iki arkadaş Galatasaray'a. Bence tek bir farkla: Oyuncular, Galatasaray'ın onlara olan muhtaç olduğundan daha fazla Galatasaray'a muhtaçtı. Bu çok önemli bir ayrıntı. Zira yöneticilerimiz bunu "biraz" unutarak hareket ettiler. Bunu unutmadıkları noktada ekonomik olarak taviz vermediler, ancak unuttukları noktada bu kadar uzun süre tabiri caizse peşlerinde gezdiler.
Şu anki tabloya bakınca ikisi de garanti 2.9 milyon euro alacak ve üzerine maç başı primleriyle 3.5 - 3.7 milyon euro civarı alacaklar. Kulağa güzel geliyor. İkisi de bu parayı hakeder büyük ihtimalle. Çok uç da değil. Teknik ve taktik olarak da müthiş hamleler, o da eyvallah. Tam burda Hamit ile Melo'yu ayırmak istiyorum:
Hamit daha fazla ücret öneren Fenerbahçe'yi Fatih hoca ve tuttuğu takım sayesinde reddetti ve bize bu sebeple imza attığı için ona karşı olumluyum. Her ne kadar Real Madrid'de sadece 2.2 milyon euro alırken uzun süre para pazarlığı yapmış olsa da.
Melo ise, sosyal medyada ortalığı ayağa kaldırdı; yorumlar, reklamlar falan, taraftarla fingirdeşmeler gırla zaten. Sorsan bir en fanatik Galatasaray'lı. Ama kaç aydır yok menajer parası, yok kendi yıllığı falan diye oyalandık durduk. Galatasaray kesin olarak vazgeçse ne yapacaktı çok merak ediyorum. Rusya'ya mı giderdi, Juve'de idmandan idmana memur mu olurdu, meçhul. Şimdi ise hem CL'de oynayacak, hem de başka hiç bir yerde alamayacağı parayı alacak. Menajerlik şirketine alkış. Tabi hiç bir beklentisi olmadığı ve elden çıkarmak istediği oyuncusunun bonservisi konusunda da uzun süre direnen Juve yönetimine. Tam tersi durumda biz üstüne para veririz göndermek için (bkz. riera, baros vs.).
Geçen sene her şey tıkırında giderken şampiyonluğa birkaç hafta kala üstüste konulan tüm taşlara tekme atan bir adamdı Melo (Riera kavgası). Fatih Terim de kendisinin kiralanmasının ne kadar doğru olduğunu söylemişti, haklıydı da. Aynı veya benzer bir şeyi bu sene yapmayacağının garantisi yok. Bu yüzden geç de olsa hem ekonomik olarak uçmayan, hem satın alma gibi bir riske girmeyen hem de taraftara (benim zihiniyetimde olmayanlara da) hitap edebildiği için bir alkış da Ünal Aysal ve ekibine.
Bu arada geçen gün bir arkadaşla konuşurken söyledi; bu Kayserili pazarlığında bu kadar iyi olan ve tek düşünceleri kendilerine kalacak para olan menajerlerin bu tavırları ister istemez oyuncuya da bulaşıyor, diye. Gerçekten öyle. Biz de sanki bu adamların primeri para değilmiş gibi "gelmezse çocuğumu keserim." şeklindeyiz. Halbuki Hamit ve Melo'nun olmadığı bir Galatasaray, bu iki adamın olacağı bir Galatasaray'dan belki biraz geç olur ama yine de hedeflediği noktaya ulaşır. Yani Galatasaray kulübü Melo'dan da Hamit'ten de büyüktür. Esas olan da budur.
Neyse,
Hamit ve Melo'nun Galatasaray'a transfer süreçlerinin bu kadar uzun zaman almasında ekonomik çıkarlar vardı. Beni tatmin etmedi, ama kabul. Yönetimin ekonomiyi ve meşhur "takım içi dengeler"i bozmadan bu işleri halletmesi çok olumlu.
Ancak; Ünal Aysal'ın "25 haziranda transferleri bitiririz." cümlesi bir fiyaskoydu. Hem menajerlerin hem de oyuncuların elini güçlendirdi. Geri adım atmadılar. Bu yüzden takım her zamanki gibi çok geç kuruldu. Bunun eksikliğini yine ilk haftalarda göreceğiz bence. Umarım yanılırım.
Melo ile Hamit süreçlerindeki benzerliğe bakınca;
Hamit'in Galatasaray'lı olduğunu biliyoruz. Türkiye'ye gelirse bizi çok istediğini duyduk sürekli. Real Madrid'de kulübede oturuyordu ve açıkçası ilk 11'e girmesi çok olası değildi.
Melo'nun Galatasaray ve tarafar aşkından bahsetmeye gerek yok. Ancak şu da bir gerçek ki Marchisio ve Pirlo gibi İtalya milli orta sahasının göbeğinden oluşan bir Juve göbeğine Melo'nun monte olması da imkansız gibi bir şeydi.
Galatasaray tarafından bakalım;
Hamit Türk kontenjanından biri olarak kale, en ileri uç ve defansın solu hariç (zorlasan orda da oynar) her yerde oynayabilecek bir adam, tecrübeli ve teknik olarak milli takımın da belki en iyisi. Sağ taraf veya göbekte inanılmaz iyi iş yapar.
Melo da geçen yıldan gelen öyle bir ortam yarattı ki, bu sene yerine Daniele de Rossi'yi koysak Melo'dan alacağımız verimi alamayız, o da açık.
...
Kabaca hem Galatasaray bu iki oyuncuya muhtaçtı, hem de bu iki arkadaş Galatasaray'a. Bence tek bir farkla: Oyuncular, Galatasaray'ın onlara olan muhtaç olduğundan daha fazla Galatasaray'a muhtaçtı. Bu çok önemli bir ayrıntı. Zira yöneticilerimiz bunu "biraz" unutarak hareket ettiler. Bunu unutmadıkları noktada ekonomik olarak taviz vermediler, ancak unuttukları noktada bu kadar uzun süre tabiri caizse peşlerinde gezdiler.
Şu anki tabloya bakınca ikisi de garanti 2.9 milyon euro alacak ve üzerine maç başı primleriyle 3.5 - 3.7 milyon euro civarı alacaklar. Kulağa güzel geliyor. İkisi de bu parayı hakeder büyük ihtimalle. Çok uç da değil. Teknik ve taktik olarak da müthiş hamleler, o da eyvallah. Tam burda Hamit ile Melo'yu ayırmak istiyorum:
Hamit daha fazla ücret öneren Fenerbahçe'yi Fatih hoca ve tuttuğu takım sayesinde reddetti ve bize bu sebeple imza attığı için ona karşı olumluyum. Her ne kadar Real Madrid'de sadece 2.2 milyon euro alırken uzun süre para pazarlığı yapmış olsa da.
Melo ise, sosyal medyada ortalığı ayağa kaldırdı; yorumlar, reklamlar falan, taraftarla fingirdeşmeler gırla zaten. Sorsan bir en fanatik Galatasaray'lı. Ama kaç aydır yok menajer parası, yok kendi yıllığı falan diye oyalandık durduk. Galatasaray kesin olarak vazgeçse ne yapacaktı çok merak ediyorum. Rusya'ya mı giderdi, Juve'de idmandan idmana memur mu olurdu, meçhul. Şimdi ise hem CL'de oynayacak, hem de başka hiç bir yerde alamayacağı parayı alacak. Menajerlik şirketine alkış. Tabi hiç bir beklentisi olmadığı ve elden çıkarmak istediği oyuncusunun bonservisi konusunda da uzun süre direnen Juve yönetimine. Tam tersi durumda biz üstüne para veririz göndermek için (bkz. riera, baros vs.).
Geçen sene her şey tıkırında giderken şampiyonluğa birkaç hafta kala üstüste konulan tüm taşlara tekme atan bir adamdı Melo (Riera kavgası). Fatih Terim de kendisinin kiralanmasının ne kadar doğru olduğunu söylemişti, haklıydı da. Aynı veya benzer bir şeyi bu sene yapmayacağının garantisi yok. Bu yüzden geç de olsa hem ekonomik olarak uçmayan, hem satın alma gibi bir riske girmeyen hem de taraftara (benim zihiniyetimde olmayanlara da) hitap edebildiği için bir alkış da Ünal Aysal ve ekibine.
Bu arada geçen gün bir arkadaşla konuşurken söyledi; bu Kayserili pazarlığında bu kadar iyi olan ve tek düşünceleri kendilerine kalacak para olan menajerlerin bu tavırları ister istemez oyuncuya da bulaşıyor, diye. Gerçekten öyle. Biz de sanki bu adamların primeri para değilmiş gibi "gelmezse çocuğumu keserim." şeklindeyiz. Halbuki Hamit ve Melo'nun olmadığı bir Galatasaray, bu iki adamın olacağı bir Galatasaray'dan belki biraz geç olur ama yine de hedeflediği noktaya ulaşır. Yani Galatasaray kulübü Melo'dan da Hamit'ten de büyüktür. Esas olan da budur.
4 Ağustos 2012 Cumartesi
Michael Phelps
İşin doğrusu herkes gibi ben de büyük konuşmuşum. Kendimi kaybettiği bir yarış sonrası kendisiyle dalga geçen bir leş kargası gibi hissediyorum.Kendisi bile 2008 in tekrarını beklemiyordu zaten. Yarışacağı yarış sayısı da azdı. İlk yarışında Lochte'nin gerisinde kalması herkes gibi bana da acaba mı dedirtti ama Phelps herkes gibi bana da kapağı verdi ve tüm zamanların en fazla madalya kazanan sporcusu oldu. Şimdiye kadar 3 altın 2 gümüş. Toplamda 21 madalya.
Medal record | ||
---|---|---|
2012 London – Men's swimming | ||
Competitor for the USA | ||
Gold | 100 m butterfly | 51.21 |
Gold | 200 m individual medley | 1:54.27 |
Gold | 4×200 m freestyle relay | 6:59.70 |
Silver | 200 m butterfly | 1:53.01 |
Silver | 4×100 m freestyle relay | 3:10.38 |
Mehmet Topal - Felipe Melo
Yıllar önce Japon Inamoto 300 bin dolara transfer edildiğinde Çanakkale Dardanel'den 1 milyon dolara transfer edilmiş ince uzun bir genç vardı. İlk sezonunda zaman zaman şans bulsa da daha sonra formasının bankosu olacaktı. Onun ıynadığı dönemlerde Galatasaray'ın ciddi bir başarısı olmasa da takım da çok kaliteli değildi. Galatasaray'ın Melo'nun boşluğunu dolduramadığı kesin. Melo'nın skora katkısı ve agresif yapısı Mehmet Topal'da olmasa da , Melo gelmeyecekse o bölgeye alınacak en ideal futbolcuydu. Galatasaray Melo transferini zamana yayarak bonservis bedelini düşürmeye çalışıyor, Melo'ya başka tekliflerin olmaması, Melo'nun saçma isteklerine ve menejerine rağmen Galatasaray'ı istemesi bu transferi eninde sonunda mümkün kılacak olsa da olmama ihtimali de yok değil. Mehmet Topal'ın Fenerbahçe'nin teklifinden sonra Galatasaray'ı aradığını fısıltısı gazetesinden biliyoruz. Melo üzerinde bu kadar durulmasaydı ve ısrarcı olunmasaydı sizce de Topal o bölgeye çok yakışmaz mıydı? Ama artık çok geç, aslında boş konuşuyoruz.
Hoşçakal Güzel İnsan
Hasan Hakan Hacibektasoglu..Goztepe'de 1.5 sene geciren, futbolcunun "ahlakli" olanlarindan. Belki ust duzey basarisi yoktu ama formasi asla kupkuru kalmadi, surekli canini disine takti. Gereksiz gordugu kartlar da yok degildi ama Twitter da yaptigi paylasimlarla da kendisini bizden biri yapti. Oyle ki, takimdan ayrilirken bile yazdigi " beni bosverin, mutlaka kombine biletinizi alin!" mesaji dahi herseyi ozletliyor sanirim. Ama simdi yollar ayrildi. Kalpar hoca ile kariyeri boyunca yildizi hic barismadi, kaderi yine degismedi ve simdi o gonul verdigi takimindan ayrildi. Yolun acik olsun guzel insan.
Oscar Pistorius
Protez bacakları ile resmen "Ben engelli değilim" diyen, paralimbikte rakipsiz Oscar Pistorius bugün 400 mt yi 46 saniyede koşup ilk üçe girerek yarı finale kaldı. Çok da rahat kendini kasmadan koştu. Hayata tutunmanın, ne olursa olsun hayata devam ediyor demenin sözlükteki anlamı: OSCAR PISTORIUS
1 Ağustos 2012 Çarşamba
Günün Kahramanı : Polen Uslupehlivan
İşin doğrusu daha önce izlememiştim Polen'i. Twitterdan takip ediyordum ama sadece kulak aşşinalığım vardı. Tam da bugün Sırbistan maçında "Acaba Neslihan voleybolu bırakırsa yerinikim alacak?" diye kendi kendime sorduğumda maçın son bölümlerinde Neslihan'ın yerine oyuna girdi Polen. Çok uzun olduğu için kendisini orta oyuncu sansam da smaçörmüş dedim kendi kendime. Sıçrama yeteneği, sertliği, boşalanı net görmesi bence en önemlisi defansı mükemmele yakın. Kendisi oyuna girdikten sonra sanırım sadece 1 sayı verdik. Neslihan gözü arkada gitmeyecek parkelerden. Tebrikler Polen.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)