"Futbolun 22 adamın topun peşinden koşması olduğunu düşünmenin, kemanın telden ve yaydan, Hamlet'in kağıt ve mürekkepten ibaret olduğunu söylemekten bir farkı yoktur." J. B. Priestley, The Good Companions, 1928

30 Aralık 2010 Perşembe

Hedefsizken En Yukarı Çıkabilmek



- Dün iki takım da hücumda çok kötü tercihler kullandı. Fakat her ikisi de inanılmaz mücadeleci savunmalarla hep yanlış tercihe sürüklediler birbirlerini. Galatasaray savunmadan düşünce Fenerbahçe, Fenerbahçe savunmadan düşünce Galatasaray maçı koparacak fırsatları yakaladı ama, yapamadılar.

- Oktay Mahmudi sezon başında da söylemişti, bir hedef belirlemiyoruz; amacımız, disiplinli ve mücadeleci, kafamızdaki taktiğe dayalı oyunu sahaya yansıtmak, o kadar diye. Dün sadece mücadele ve seyirciyle gelen istek vardı, ama yetti, arttı bile.

- Ermal, Tutku'yu Steve Nash'e benzetmiş dün. İlk duyduğumda çok güldüm. Ama Tutku'nun hakkını vermek lazım, onlar nasıl asistlerdi öyle tutku? Tövbe tövbee...

- Josh Shipp, dün çok ortalarda görünmese de çok kritikti sayıları ve savunması üst düzeydi.

- Ömer Onan, bilinenin aksine dün hücumuyla ön plandaydı. Maçın başlarında çok önemli iş yaptı. O olmasa zaten Fenerbahçe Ülker %30 güç kaybeder.

- Damir Mrsic takım elbiseli göründü 1-2 kez. Vay bee, küçücük 11-12 yaşında çocukken Troy Pilsener'de izlemeye giderdik onu. Kendimiz basket oynarken 3'lük atınca Mrsic diye bağırırdık. Gördüğüm en iyi şutörlerden. (Basketbol ile ilgili genelleme yaparken NBA'i her zaman konu dışında tutmakta fayda var.)

- Dün seyirci gayet iyiydi. Takımı desteklemeleri ve önemli anlarda ateşleme görevini yapmaları zaten farkı yaratan faktördü. Seviyelerini de düşürmediler. Fenerbahçeli oyuncular düşürmedikçe tabi. Önce Oğuz, sonra Kinsey smaç vurduktan sonra çembere asılı kalıp "hula hoop"çu kızlar gibi hareketler yapsınlar. Mirsad efendi basket faul alınca tribüne kol yapsın, sonra seyirci olay çıkardı cart curt. Provake eden tek kişi ve ona laf yok, yüzlerce kişi provakasyona gelip küfür edince suçlu. Hadi bee. Biz hangi dünyadayız abi?

- İlk yarıda Lavrinovic'in (kime yaptı bilmiyorum) yaptığı bariz bir sportmenlik dışı faul var. Hakem normal faul çaldı. İkinci yarı Shumpert'in Oğuz'a dokunmadığı ama hakemlerin çaldığı bir faul var. Bu iki pozisyona da itiraz oldu tabi. Ama, Haluk Yıldırım'ın Ömer Onan'a yaptığı faulü hakemler çalmayınca Tüm oyuncular ve kenar yönetim hakemi yiyecekti nerdeyse... Amaç nedir? Lütfen...

- Son olarak aklıma gelmişken, Fenerbahçe Ülker'in %30'u Ömer'se, bir %30'u da Ukic'tir. Oynadığı oyuna hayranım (Dün için söylemedim.).

- eyvallah

23 Aralık 2010 Perşembe

Lan










Şimdi.. Arda ile Aziz Yıldırım arasındaki şu poza bakarak Fenerbahçe başkanı Galatasaray kaptanına hakaret etmiştir, Arda'nın kaptanlığı alınsın mı, alınsın hede hödö diye ötenlere sesleniyorum:

Senin ülkende kaç tane entelektüel, aristokrat futbolcu, spor adamı, yönetici var?
Senin hayatında hiç kullanmadığın kelimeler mi "lan" , "göt" , "a.koyayım" vs?
Kameraların önünde kullan"A"mıyorsunuz diye sizi adam mı sandık? Hayır.
Ki, bir sürü kamera arkası görüntüleriniz düşmedi mi nete?
Fotoğraflardaki ortamda birbirlerine "Merhaba Volkan arkadaşım. Nasılsınız Tümer abi, zira bugün biraz yorgunsunuz sanırım! Sabri arkadaşım benimle PES oynadığın için çok müteşekkirim." falan diye mi konuştuklarını sanıyorsunuz?
3 büyüklerin başkanları da ana haber bülteninde konuşmadılar mı? Açın izleyin tekrar. Hitap ederken isimlerinden önce sayın diyorlar diye çok mu saygılıydılar?
Ercan Saatçi ve Metin Özülkü şu an göğsünü gere gere geziyorsa ortalıkta, şu olayda ne var bu kadar büyütecek? Ne var? Arda Turan var.
Konu Arda'ya bir şekilde giydirmekse her yerden vurursunuz siz.
Arda ile Aziz Yıldırım'ın bu fotoğrafını yayımlayan kişi de delikanlı olsaydı da video yayımlasaydı. Tabi o zaman, kimsenin kimseye hakaret etmediği anlaşılırdı (Gerçi fotoğrafta çok belli öyle bir şey olmadığı.). Hem böyle büyük bir haber olmazdı, hem de Arda Turan'a bok atma fırsatı kaçardı.

edit: Arda bana kalırsa hiç kaptan olmamalıydı. O apayrı bir konu.

22 Aralık 2010 Çarşamba

Kader - Cilve




10 Mayıs 2010'da (Fenerbahçe'nin 33. haftada Ankaragücü'nü 3-0 yendiği maçtan 1 gün sonra) Serkan Kırıntılı bir televizyon programında yediği gollerde hatası olduğunu kabul etti, o gün Serkan Bursaspor'un kardeş takımının kalecisi olduğu için Ankaragücü taraftarlarınca ıslıklandı. Maçtan 4 gün önce de ''Bağdat Caddesi''nde görüldüğünü doğruladı. Ancak Fenerbahçe yöneticilerinden hiç biriyle görüşmediğini söyledi.

14 Ağustos 2010... Serkan Kırıntılı Fenerbahçe ile sözleşme imzaladı.

21 Aralık 2010... Fenerbahçe 2-3 Bucaspor... Serkan Kırıntılı Fenerbahçeli taraftarlarca ıslıklandı. (Gollerde hatası olup olmadığı tartışılır.)

Ne oldum değil, ne olucam demeli.

19 Aralık 2010 Pazar

Bu sefer onur için




- Tam Lorik Cana'yı da sayarsak ilk 11'de 6 tane stoper vasıflı oyuncu var, sonra da hücumda varyasyondan bahsetmeye çalışıyoruz, diyordum ki, bu altılının 2'siyle Kewell garip güzellikte paslaşmayla bir gol hazırladılar.

- 66 Anıl

- Meşhur ikilinin (spikerler) "orta saha mücadelesi" diye adlandırdığı şeye biz kör dövüşü veya mahalle maçı diyoruz. Orta saha mücadelesi başka bir şey.

- Emre Toraman ve Hakan Aslantaş... Offf offf...

- Maçı izlediğim kafede at yarışının izlendiği televizyonun sesi bizim maçtan daha yüksekti. Normalde bir iddaa cafe ve maç izleme yeri olan mekanda at yarışı oynayan amcalara sayıca üstünlük kuramadığımız için bize 51 ekran verildi. Onlar projektörle büyük perdede izledi beygirleri. "Yürü lan, koş olum, haddi" nidalarından bizim maçın sesini yer yer duyamadık. Daha doğrusu yer yer duyduk. Bu, takımın taraftarına yaşattığı cezalardan küçük bir çeşittir.

- Veli Acar. Bursa'dayken de söylerdim. Çok yetenekli, ama birçok yetenekli gibi akılsız. Yoksa 3 büyüklerin birindeydi şu an. 3 sene önce Uğur Uçar'ı hallaç pamuğu ettiği maç geldi aklıma. Bir de şu haline bak.

- Konya deplasmanlarında 1-0 galibiyetlerimiz hep önemliydi. Yine 3 sene önce kar dolayısıyla bir pazartesi öğlenine ertelenen ve Uğur Uçar'ın diz kapağının kırıldığı maçı da Ümit Karan'ın kaleye girmeden önce 2 kişiye çarpmasına rağmen neredeyse yön değiştirmeyen golüyle almıştık.

- Hakem otoriter takıldı, özellikle son kavgada. Fakat çok garip ikili mücadele kararları vardı.

- Anıl da bu performansıyla bir takıma kiralanmayı haketmemiştir umarım. Öyle olmaya başladı bizim altyapı nedense. Giden de kolay gelmiyor.

- Maçın en iyisi Kewell'dı.

- Aykut şu an bu takımın birinci kalecisidir. Hep söyledim yine söylüyorum. Belki Ufuk teknik olarak daha iyi görünebilir fakat mental ve fiziksel olarak Aykut çok daha üstün.

- 2006'da Aydın son dakikada attığı golle Galatasaray'ın o sezon şampiyonluk yolunda çok önemli bir galibiyetinde hayati bir rol oynamıştı. Bugün ise Anıl aynı işi yaptı. Tek fark takım sahaya bu kez renklerin onuru için çıktı. Ya da biz öyle biliyoruz.

18 Aralık 2010 Cumartesi

Tribünmüşüz



Başın öne eğilmesin, aldırma Cimbom aldırma
En büyük sen değil misin, aldırma Cimbom aldırma
Aldırma Cimbom aldırma, Cimbom aldırma.

Sendeki bu büyük taraftar
Bir gün ağlar bir gün coşar
Seni bu sesler oyalar
Aldırma Cimbom aldırma
Aldırma Cimbom aldırma
Cimbom aldırma.


Konuyu tribünden açarken, son zamanlarda bloglarda okuduğum en güzel yazıyı yazan Kutay arkadaşıma teşekkür edeyim.

Melodi olarak mı tema olarak mı şu anki ruh halime hitap edişinden midir bilmem, ağzıma dolandı bu eski beste.

Tribün artık bunu söyleyecek gücü bulamıyor kendinde. Daha doğrusu toleransı kalmadı kimsenin. Ha, takım iyi oynayarak kaybetse söylerler miydi? Muhtemelen...

Takımla ilgili bir şey derseniz;
Hangi "takım"? derim.

17 Aralık 2010 Cuma

Hagi gidici mi?




"...Teknik Direktör Frank Rijkaard önümüzdeki sezon da burada olacaktır. Teknik heyetten memnunuz."

...

''Daha görevine başlayalı 2 ay olan teknik direktörümüzü yıpratmaya yönelik bu haberin yapılış amacı açıkça ortadadır. Bu tür her spekülasyon çabasına karşın, teknik ekibimizin futbol takımımızda geleceğe yönelik olarak başlattığı çalışmaları tamamen desteklediğimizi bildirmek isterim.''

Adnan Başkan konuşmuş.
Konya maçı Hagi için ayrı bir önem kazanmış anlaşılan.
Devre arası kendi geçer takımın başına belki.

edit: Son cümle Adnan Polat gizli öznesiyledir.

benzerimben-4




benzerimben-3




8 Aralık 2010 Çarşamba

Lorik İnsanı



Ülker İdman Raporu: 7 Aralık 2010 Salı (Sabah)
Antrenmana tedavileri devam eden Lorik Cana ve Milan Baros katılmadı.
Mustafa Sarp ise düz koşulara başladı.

Ülker İdman Raporu: 8 Aralık 2010 Çarşamba
Lorik Cana antrenmanın tamamında takımla birlikte yer aldı.
Antrenmana tedavisi devam eden Milan Baros katılmadı. Mustafa Sarp düz koşulara devam etti.


Geçenlerde ayak bileğindeki ligamentleri koptuğu için en az 3 hafta oynayamayacağı söylenmesine rağmen ertesi hafta 90 dk. oynamıştı bu yaratık.

Şu dönemde takımın en çok ihtiyaç duyduğu bir kişiliktir. Saygımız sonsuz, sevgimiz de şimdiden epey fazla.

3 Aralık 2010 Cuma

son 43




Hani seçim öncesi parti liderlerinin vaatlerini dinleyip, her ne kadar daha önce dinleyip de inandıkları onca şeyin palavra olduğunu bilseler de yine inanan ve alkışlayan, daha doğrusu avuçları birbirine dönmüş havada ve ağzı açık ne söylense inanacak alkışlayacak cahil halk kesimi vardır ya, şu an kendimi öyle hissediyorum bir Galatasaray taraftarı olarak.

"Elano'nun gitmesinden 5.1 milyon Euro para kazandık. 9 milyon Euro da bir taahhütten kurtuldu."

"Futbola artık daha çok vakit harcayacağız. Taraftarımızın üzüntülerini anlıyorum. Galatasaray'da her zaman güneş vardır. Hiçbir zaman karanlığa girmeyiz. Bizim her şeyimiz açık. Alnımız açık. Bizi itham etmesinler. Varsa bir bildikleri ortaya belge koysunlar."

"Hagi, 'Ben Avrupa'da çıkışta olan genç futbolcuları, savaşan futbolcuları istiyorum' dedi. Ocak ayında 3-4 tane oyuncu alacağız."






Yönetim ve takım adına iç açıcı şeyler olmayagörsün, biz devam edelim heyecan aramaya. 15 ocakta açılacağına inanalım arenanın. Üstteki fotoğraf aralık 2008'e ait. Ben bilgisayar ve nete ulaşaibldiğim her ortamda explorer'ı ilk açtığımda stadın kameralarından tek tek bakarım nedir durum diye. Önceki günden farklı bir şey görünce de sevinirim işte. Biliyorum birçok kişi böyle. Napalım, beklentisi olan insan heyecanlanır ancak. Neyse, uzun süre nete giremediğim bir dönemden sonra girmişim nete demek ki, çok sevinip bu fotoğrafı "mabed" adıyla kaydetmişim. Hatta epey bir süre de arka plan olarak kalmıştı.



Bugün de bu fotoğrafı yayımlanmış mabedin. Düne göre farklılık hissedemiyorum artık, ufak tefek şeyler kalmış zaten. Ancak 2 yıl önceki fotoğtafa bakınca hissettim bir insanın beklediği bir şey olunca zamanın geçiş hızını...

Onlar bizi bir şeylerle oyalayıp kandırmaya devam etsin, biz de sadece gün sayalım oralarda zıplayıp bağıracağımız zamana kadar.
43...42 diye...

göbek










Üstteki 2 arkadaş La Liga'nın orta üstü fiziğe sahip oyuncularından. Alttaki 2 arkadaş ise bizim lige göre birer yaratık, yani ülkemizin en güçlü oyuncuları belki. Fakat üsttekiler alttakilerden güçsüz mü? Asla. Peki daha mı profesyoneller? Kesinlikle.
"Futbol koşmakla olmaz, zeka da ister" denir ya hep; yetmez. Meslek değildir futbolculuk, hayatını futbola göre planlarsan iyi olabilirsin, yoksa hayatta olamazsın. Olmazsan da ağlayıp sızlanmak ahmaklık olur.

26 Kasım 2010 Cuma

Yanlış Yol



"Hem futbolculuk dönemimde hem de teknik direktörlük dönemimde Ali Sami Yen'de Beşiktaş'la oynadığımız bütün derbileri kazandık."

"...Beşiktaş karşısında Toshack döneminde 2-0 kazandıkları maçta, sağ taraftan attığı serbest vuruş golünü unutamadığını kaydetti."

"Bildiğiniz gibi ben oyuncu olarak sahaya daima hakim olmak istedim."

"...Çünkü geçmişte işler gerçekten çok kötü gitmiş."

"...Galatasaray bu Galatasaray değil, hak ettiği yerde değil."



Bizzat dinlemedim ancak bunlar röportajın yazılı basındaki hali. Hagi'nin de bir teknik direktör olarak, daha doğrusu Galatasaray'da, hele şu zamanda teknik direktörlük yapabilmek için mental olarak farklılaşması gerekiyor sanki. Hep önüne bakıyor gibi görünse de konsantre olması veya takımı konsantre etmesi gereken şeylerin çok uzağında kalıyor.

Şu anki takımdaki 1-2 kişi hariç herhangi birinden senin oyunculuğunda yaptığın şeylere yaklaşmasını bile beklemek çok ütopik be Ciga.

19 Kasım 2010 Cuma

Orlando Magic-Phoenix Suns.. Amway Arena'da Goz Goz sesleri..


Merhabalar,

Yaklasik bir haftadir, bir is seyahati icin Orlando'dayim..Bu is seyahati cikar cikmaz, hemen NBA maclarina baktim ve gordum ki Hedo muz da sansima o tarihlerde Orlando'da..
Hemen bir bilet kaptim tabii :)

Kusura bakmayin, halen Orlando dayim ve bu sihirli dunyadan dolayi, kelimeleri belki de yerine oturtaramadan yaziyorum sizlere..

Hayatimda ilk kez ABD ye geldim,
buraya ayak basar basmaz, tamamen bir film seti ya da yapay bir dunyada hissettim kendimi,
oyle ki Orlando diye bir sehir yok, evet yanlis duymadiniz, yok oyle bir sehir,
heryer eglence parklari, hoteller ya da buyuk alisveris merkezleriyle dolu,
insanlar peki nerde yasiyorlar derseniz, sehir merkezi dedikleri yer, iki uc buyuk gokdelenden ibaret bir yer, orasi da hic ragbet gormeyen bir bolge..

NBA ruyama donecek olursam, dun gece kendimi Amway arena da buldum, etraf bir buyulu dunyaydi sanki, muzikler, rapciler, danscilar herkesle birebir ilgilenmek pesinde, fastfood restaurantlar ve onundeki uzun kuyruklar, maca geldiginzi anlamiyorsunuz bile,
olsa olsa buyuk bir konsere gelmissiniz gibi bir his olusuyor icinizde..

Sonra, yanimdaki arkadasimla, yerimi buluyorum, gorece olarak sahayi tam ortadan goren, cok yukarda olmayan, basketbolcularin yuzlerinin secilebildigi bir mekandayiz,

mac oncesi sovlar, muzikler ve gercekten etkileyici bir milli mars fasli,
ulkemizde, marsimizin, bu tur etkinliklerden kaldirilmasi tartisilmasi suredursun, nba parkelerinin uzerinde amerikan askerleri, bayraklarini tasiyor ve bir sanatci esliginde, tum amerikalilar marslarina eslik ediyor,

hidayetli Phoenix ve orlando, yuksek desibelli anosnlarla sahaya cikiyor ve dikkat ceken bir husus, Phoenixten sadece Hedo nun ismi, ve hatta yuksek sesle anons ediliyor,
onumde maca gelen kadin, Hedo ya sirilsiklam asik , bizi gorunce mutlu oluyor ve surekli hedo nun fotograflarini cekiyor, Hedo orlando da olmasa bile, Orlandolularin Hedo sevgisi cok buyuk..

Orlando, cok rahat bir oyun cikariyor, guzel hareketler, smaclar esliginde, maci farkla kazaniyor,Hedo nun da sadece 2 sayida kaldigini da belirteyim,Mac boyunca bir pizza firmasinin promosyonu da ne yazik ki gerceklesemiyor, eger orlando 110 sayiya ulassaydi, seyircilere bedava pizza siparisi olacakti, ancak Orlando 103 sayida kaldi,

cikista da ustumdeki Goztepe formasini goren, Amerika'da yasayan Turkler hep bir agizdan, Goz Goz Goztepe diye salonu inletiyor, karsilikli Goz Goz cekerek, ruya bir gunu bitiriyoruz..

15 Kasım 2010 Pazartesi

Cellat olmak



Herkes yine meşhur rolüne bürünmüş eline almış baltayı, uçuracak kelle arıyor.

Arayın arayın, bulursunuz belki, sizi bu suçlama ve suçluyu asıp kesme gibi ucuz bir zihniyetten daha rasyonel ve gelişimci, profesyonel düşünmeye götürecek adam(lar)ı daha çok arayacaksınız.

Burda siz öznesi ile kasttetiklerimin içinde; yönetim, taraftar, futbolcu, yazar, blogcular, ben... herkes var.


Nolucak şimdi, yönetim istifa... Tamam yönetim istifa da, yarın Adnan Öztürk gelse haftaya Kayseri maçında galip mi gelicek takım. Gelse nolucak? Sevinecek herkes. İşte Galatasaraylılık duruşu vs. Sonraki hafta Beşiktaş maçı. Bi çelme de orda gelirse artık taraftar istifa...

"Günü kurtarmak" dediğimizde gün ile kısa vadeyi, futbol için birkaç ayı veya belki 1-2 seneyi kastediyoruz. Neymiş? Rijkaard'ı gönderirken günü kurtarmak deyince gerçekten sadece Ankaragücü maçı sonrasındaki o 1-2 günü kurtarmışlar demek ki.

Küçük insanların hareketleri bunlar. Hepimiz bu zihniyetin esiri olmuşuz. Bir bok olmaz bu zihniyetten.

11 Kasım 2010 Perşembe

Bir kupa olsun da..


- Hagi : "Öyle rotasyon motasyon anlamam. Ben 30'umdan sonra 5 yıl haftada 3 maç oynadım. Şimdiki aslar niye oynamasın? Artizliğin lüzumu yok."

- Yine Hagi : "Alın size forvet, buyrun. JPP."

- Allah ne verdiyse vurdu gerçekten. İki ayağıda var şoparın, ama bir de sakin olup kale ağzından abanmasa, plase denen kavramı yok.

- Son kez Hagi (bu sefer gerçek, ağzını okuyabildim.) : "Hadi Ufuk hadi hadi..." topu oyuna sokamayan konsantrasyon ve güven abidesi kalecimiz için...


- Cana oynasın da nerde oynarsa oynasın. Hagi'nin en iyi yaptığı şey, adam kazanmak; Elano, Pino da var.

- Olmadı. Susmadı hiç Hakan... Elano nerde?

- Emre Çolak düzenli oynamalı artık. Kimin yerine? Ben de bulamıyorum işte onu...

- Olsun be Hagi. Bir kupa göster de bize. Hangisini verirsen artık...

9 Kasım 2010 Salı

Anlayana



9.11.1988 Galatasaray 5 - 0 N.Xamax

Avrupa zaferlerinin yıl dönümleriyle hatırlanmak başkadır...

7 Kasım 2010 Pazar

TFF, Goztepe ile ne sorunun var??


TFF anlamisiz bir bicimde, Goztepe nin maclarini haftaici gunduz saatlerinde oynatmaktadir,
haftasonu oynadigimiz maclarda, tribunlerde 10binler olurken,
normal olarak, haftaici mesai saatlerinden dolayi bu kadar seyirci gelememektedir,
ve bu yuzden de , ligdeki diger ekiplerle rekabet ortami da bulunmaktadir,

yuzyilin basinda, insanlar "sanat icin sanat mi, toplum icin sanat mi?" diye tartisirlarmis,

saniyorum ki, Mahmut bey de, futbolun toplum icin oldugunu dusunmemekte..

24 Ekim 2010 Pazar

Favoriymiş..

Gören de şu ana kadar bütün maçlarını kazanmış, Avrupa'da doludizgin gidiyor. Bırakın bu işleri. Konya'ya 4 atmakla mı favori olunuyor.

Efendi Olmak

Efendi olmak zordur, çünkü doğum anından itibaren aileden aldığınız terbiye, okulda öğrenilenler, hayatta öğrenilenler. Bir harman gerekir. Günün şanssız takımı Galatasaraydı. Ninag'ın sıfıra yakın pozisyondaki şutu dışında ciddi atağı olmayan fenerbahçe karşısında temposu düştüğü anlar dışında doğruları yapan Sarı-Kırmızılı takımdı. Volkan denilen adam ciddiye alınabilecek şutlar üstüne gelmese acaba o demeci verebilecek miydi. Ne demiş efendi olamamış Volkan "

"Yine bir beraberlikle karşı tarafı sevindirdik"

Volkan balık hafızalı bi adam , çok zeki değil biliyorum. Ama kendisine maçın özetini izlemesini tavsiye ediyorum. Acaba beraberliğe sevinmesi gereken kendisi olmasın. Bıraksın artık şu provakötöce davranışları.

13 Ekim 2010 Çarşamba

Aşağılık Kompleksi



Almanya maçından önce sürekli Mesut'un konuşulması bence tamamen bu sözlerle açıklanabilir. Mesut Özil, sırf babaannesi Zonguldak Devrek'te oturuyor diye veya sırf Türk ismi taşıyor diye Türk milli takımını seçmek zorunda mı? Hayır. Alman milli takımını seçti diye de bizim onun hakkında atıp tutmamız aptalca mı? Evet. Adam Alman milli takımında oynuyor. Yok bizde olsa Real Madrid'e gidemezdi, yok bize gol atınca sevinecek mi. Ulan sanane, banane. Alman milli takımında 10 küsür tane milli marşı okumayan adam var. Kim konuşuluyor bu kadar?

Bir de Mesut gol atınca sevinmedi diye onu takdir edenler var. Onların durumu da acı. Adamlar dalga geçer gibi top oynadı. Mesut aşırı rahat bir gol attı. Çoğu zaman olduğu gibi serinkanlıydı; hem golü attıktan sonra hem de maç içinde her topu ayağına alışında onca taraftar kendisini ıslıkladığında. Umrunda bile değildir bizim günlerce konu edindiğimiz şeyler. Üzerinde konuşması bile saçma çünkü... "Aferin sevinmedi!!" Eyvah bize...

Saygı gösteremiyoruz hazmedemediğimize. Mesela Serdar Taşçı Alman 21 yaş altı milli takımında kaptanlık yapıyor. Stuttgart'ta oynuyor diye mi gurur duyuyoruz onunla. O da Barcelona'ya gitse, ona da mı atıp tutacağız? Muhtemelen. Mustafa Doğan... Mesut'tan 5 kere daha Türk'tür, o da Alman milli takımını seçmedi mi? Şimdi napıyor Mustafa Doğan? NTVSpor'da yorumcu. "Bizim" milli takımı eleştiriyor. Oyuncular ruhsuz oynuyormuş falan. Yok artık... Kimse ona bok atmıyor?!



Sinan Bolat olayı da gündeme gelmeye başladı. Neden? Adam bir yerlere gelmek üzere. Sinan Belçika milli takımını seçerse ve bir de transfer olursa Avrupa'da sağlam bir kulübe, baltası elinde bekleyenler çoktur, konuşurlar hemen. Vatan haini olur bir anda, hem de Standart Liege'de oynuyorken kimsenin sallamadığı Sinan iken kendisi...

Samimiyetsiziz ve acınasıyız işte.

"One of the worst days of my career"



- Söz Hiddink'e ait. Azerbaycan Maçından sonra. "Kariyerimin en kötü günlerinen biri."

- Almanya maçından önce tüm g.tler tavan süpürmekte. 2 maçta 6 puan yaptık ya hani, o yüzden. Panzere koymaya gidiyoruz. Adamın bi yerinden kan alırlar böyle. Gazımız böyle demonstratif biçimde alınınca (Tabi basın da bu tarz durumlarda hep birine patlatmaya çalışır olayı sağolsun, kime çalışıyorlarsa artık. Ya da nasıl bir reyting anlayışıdır? Oyuncuları, antrenörü vs. asıp kesince mi izleneceksiniz ancak?) daha noluyor diyemeden Azeriler de gelişine vurdu voleyi. Maça tekrar döneceğim.

- Garip bir mentalite bizdeki. Ben ne Almanya maçından önce çok umutluydum, ne de Azerbaycan maçından sonra bu kadar umutsuzum. Almanya maçından önce çok da iyi oynamadan aldığımız 6 puan vardı. Azerbaycan maçında da gayet iyi organize olduğumuz bir gol öncesi dönem vardı (Tabi başta defansif konsantrasyon kayıplarımız göz ardı edilemezdi.). Tam burda Rıdvan abimiz üzerinden hemen tüm sp(k)or yazarlarına söylemek istiyorum: İlk yarıda Hamit'in, Gökhan'ın, Semih'in girdiği pozisyonlarda harika paslaşma vs. dediniz, haklıydınız. Selçuk'un ve Hamit'in enfes şutları da girmedi, üstüne bir de gol yedik, hemen döndünüz. Hayırdır? Herkes o sahada o kadar uğraşıp, aynı pozisyonda uyumayı başarabilen 4 oyuncu (Hakan, Emre, yanlış hatırlamıyosam Hamit ve Volkan) yüzünden komik bir gol yedikten sonra çeviremediler maçı diye ne Hiddink kaldı ne oyuncuların biri. Herkes herkesi asabilir artık. Yazın, çizin, kovun, başkasını getirin, küfredin, lanet edin... Ama olur da 2012'ye gidersek en önde sevinen siz olun. Hiddink büyük hoca deyin, tıpkı ilk geldiğinde dediğiniz gibi "kurt hoca, süper olacağız, şampiyonluğun adayıyız" deyin. pefff...


- Azerbaycan maçındaki kadro, sırt numaraları olarak benim kafamdaki milli takım ideal kadrosudur. (14 numaralı Özer yerine Arda'yı koyunca tamam.). Elbette Semih-Mevlüt, Volkan-Onur, Tuncay-Volkan Şen, Balta-İsmail alternatifleri tartışılır; ancak, milli takımda bu oyunculardan iyi performans göstereceklerine şu dönem için inanmıyorum ben de.

- Arda, sen neymişsin be abi. Ne Galatasaray'ın ne milli takımın tadı tuzu kalmamış sensiz. Gerçi sakatlığın iyisi olmaz da, belki de hayırlı oldu bu olay. Sen şu 2 maçta oynamış olsaydın ve tablo aynı olsaydı ilk asılan sen olurdun, kesin.

- Selçuk İnan, duran veya hareketli topa en iyi vuran Türk oyuncudur gözümde. Çok isterim bize versinler, ama sözleşme yenileyecek galiba.

- Kimse konuşmuyor ama Azeri kaleci inanılmaz konsantreydi ve müthiş bir performans ortaya koydu. Nelere yol açtığını biliyor mudur acaba?

- Maç topu, halı saha topları gibi eski ve koyu renkli görünüyordu. Saha ile birlikte seyir zevkimizi azalttı.

- Hamit'in direkten döndükten sonra 30 metre yükselen topuna ceza sahası ön çizgisinin hemen önünden kafa vurarak gol atmaya çalıştı Semih.

- Allahverdiyev...

- Hani milli maç arası gelince revire dönen veya seri mağlup olan takımlar sevinir ya. Milli oyuncular da kulüplerine döndüğü için seviniyorlardır. Yoksa bu haftasonu San Marino bile yenebilirdi bizi.

2 Ekim 2010 Cumartesi

Goztepe ilce olmamali!!!


Su an Goztepe'nin taraftar forumlari, haberlesme gruplarinda, bu konu tartisiliyor,

bu konu hakkinda ilk duydugum andan itibaren,
sahsimda negatif bir izlenim biraktigini belirtmek isterim,

Biz Izmir'iz, Izmirliyiz Goztepeliyiz, tam 35 sloganlari ile var olan, sehir
disinda, uzaklardaki Izmirlileri, bu sayede yillar oncesinden tek cati altina
toplamayi basarmis bir Goztepeyiz ve bu Goztepe'nin ayrica bir ilce olmasi,
yakin gelecekte, bizi bir ilce kulubu haline getirip, Izmir hatta ege genelinden
gonuldas kazandirma yolunda onemli bir engel olarak karsimiza cikabilir.

Kulaga hos geliyor olabilir ama bunun her yonuyle iyice dusunulmesi de gerekli,
korkum su ki, bu yolla, icimizde keseke zihniyetine benzer bir virus
yayilabilir..

Gectigimiz donemlerde yaptigimiz tartismalarda, semtcilik mikro milletciliginden
cekmedik mi ? Ilce olduktan sonra, icimizdeki bolunmenin de
keskinlesebilecegi korkusu da yok degil..Sahilciler yani Goztepe ilcesindekiler
kapaliya, ic kesimler aciga, bu da dahihane bir cozum mu olacak?

Ayri bir belediyemiz olur ve bu sayede sportif anlamda daha genis destek buluruz
denmis..Futbolun icinde belediyelerin olmasina sahsen karsiyim, futbol artik bir
endustridir , belediyeler bu isin icinde hic olmamalidir,belediyelerin destegini
futbol disindaki amator branslara cekmek asil uzerinde calisilmasi gereken konu
diye dusunuyorum..

Konak'i , Izmir in genelini daha fazla sahiplenmenin yollari tartisilmaliyken,
bolunme muhabbetlerinin baslamasi, beni gercekten rahatsiz etti..

Herkese iyi haftasonlari..

29 Eylül 2010 Çarşamba

Beşi bir yerde

Helal olsun demekten başka söylenecek birşey yok. Bu performansından sonra daha sık Şampiyonlar Ligi'nde görev alacağını düşünüyorum. Sadece Barcelona'nın kazanmaması ABİLERİN canını sıkmış olabilir o kadar, ama karşılarında topa sadece %24 oranında sahip olan ama İntervari defans yapan bir takım vardı. 2 penaltı da doğru karar, avantaj uygulamaları yerinde, kartlar doğru. Yan hakem kararları muhteşem, kale arkası hakem kararları tamamen yerinde. Daha önce Avrupa Ligi yarı final maçı yönetmişliği de vardır bu ekibin. Bu arada Manisasporlu eski kaleci Bülent Ataman'a da buradan selam olsun, sen bu adamın boğazını sıktığın gün kariyer basamaklarını hızla inerken, diğeri yakında Dünya Kupasına gidecek benden sölemesi.


Bravo Cüneyt Çakır

Bravo Bahattin Duran

Bravo Trık Ongun

Bravo Tolga Özkalfa

Bravo Fırat Aydınus

28 Eylül 2010 Salı

Bakış Açımız



- İBB maçından sonra Abdullah Avcı için, "Galatasaray'a yattı yine." demek,

- Adnan Polat'ın tek rakibimiz Fenerbahçe diyerek, önceden Fenerbahçe için uyguladığı psikolojik savaşı bu sefer aslında daha ciddi rakip olarak gördüğü Beşiktaş için yapması; hatta Kasımpaşa maçı için ASY'i vermesi,

- İkitelli'ye gitmekten Adnan Polat sayesinde kurtulduklarını unutan Fenerbahçe taraftar grubunun kulaklarımızı çınlatması,

- Volkan Demirel ile İbrahim Toraman ve bazı Beşiktaş yöneticileri arasındaki amaçsız sataşmalar,

- Schuster ve Rijkaard gibi zihinsel değerlerin halen bizlerce acımasızca eleştirilmesi,

vs.

Futbolun komplo teorilerinden ibaret olmadığını, futbolun güzelliklerini ve eğlence kısmını görebilmeyi, bazı güzellikleri de ülkemizdeyken farkedebilmeyi; yani yanımızdaki insanın gelişmesine, güzel bir şeyler yapmasına, çirkin kulplar takıp saçmalayarak eleştireceğimize, bize de ilham vermesi gerektiğini öğrenebilmeliyiz artık.

Mehmet Demirkol'un çok güzel bir yazısı var..

- Fotoğrafı sadece çok sevdiğim için koydum. Aslında konu ile de alakasız sayılmaz.

Arıkan, Hakan

"Büyük kaleciler hata yapar. Ben de büyük kaleciyim."




Hayır, sadece çok yeteneklisin..

Baros, Milan



- Yetenek
- Sürat
- Senkron
- Kuvvet
- Azim
- İnanç
- Alçakgönüllülük

ve...



- Şanssızlık...

23 Eylül 2010 Perşembe

Ayak Altında Dolaşma


Geçenlerde İbrahimoviç'in Milanlı genç oyuncuya arkadan durduk yere tekme atışı ve sonra ben starım der gibi Ronaldinho ile şakalaşması bu herfilere bakış açımı çok değiştirdi. Bir de brezilya'da Santos'ta Neymar denen yavşak var. 18 lik velet hoca kovdurtuyor. O yüzden bu foto çok ama çok hoşuma gitti. Birçok blog yayınladı bu fotoyu ama ben de birkaç kelam etmek istedim. Real Madrid'in süperstarı neyazık ki sen değilsin Ronaldo, gün gelir seni de ipleyen olmaz.

Raul'un gol orucu

Schalke günlerinde 6 maçta daha golle tanışamadı Raul Gonzalez. Huntelaar geçen haftadan sonra bu haftayı da boş geçmedi ve takımını kabustan uyandırdı. Rakitic gibi bir virtüöz ve Huntelaar gibi bir partnerin yanında bakalım Raul daha kaç maç gol atamayacak. Diğer yandan Diego ile Dzeko ve özgüvenini kaybetmiş Garfite gol atmaya başlamış durumdalar. Seri A dan sonra bu sene Bundesliga'da sanırım çok zevkli maçlara sahne olacak.

The Asistman


Nuri Şahin yine dün 3 asist yapmış. Takımında ve kiralandığı dönemde Feyenord günlerinde 17 yaşından beri düzenli oynayan, Bundesliga'ya kendini kabul ettirmiş bu genç yeteneği nedense Milli Takıma bir türlü monte edemedik. Bir Hamit ısrarımız var sürdü gidiyor. Hamit düz bir oyuncu, yaratıcılığı zayıf. Kanatta ya da ortasahaya oyunkurucu olmamak şartıyla tabi ki değerlendirilebilir. Demek istediğim Hamit'ten bir Alex yaratma isteği çok ama çok yanlış. Belçika maçında canlı izlediğim Hamit'in oyun kurayım derken kaptırdığı toplarla çok atak yedik. Sadece şut özelliğinden bile banko oynatılabilecek Hamit'e ekstra misyon yüklenmemeli, 10 numaralı forma Keş Tuncay'dan alınıp ülkesini seçen yetenekli "Nuri Şahin'e" teslim edilmeli. Üzerinde durulmalı. Arda, Nuri, Necip, Volkan Şen, Sercan ve yine de Batuhan'lı Milli Takım gelecek 10 seneye damgasını vuracak inanıyorum. Bırakın artık takımında 5-10 dk oynamayan adamları Millli Takıma çağırmayı. Auirelio, Tuncay, Nihat, Selçuk gibi adamlara teşekkür edilip bir an önce yapılanma süreci başlatılmalı. 10 dakika da olsa Belçika maçında şans verilen Selçuk'tan her açıdan üstün bir oyuncudur Nuri Şahin. Bizden ufak bir hatırlatma.

18 Eylül 2010 Cumartesi

Nurcan'a 3 M euro verecek yürek??


3.takım dediğiniz ABD takımında adamların %90'ı takımlarında ilk 5, diğer %10 ise 6.adam. NBA finallerinin en değerli oyuncusu seçilmiş Billups ve en genç sayı kralı Durant'ın görmezden gelinmesi, ligin en iyi pasör uzunlarından Kevin Love, Lamar Odom ve Iguodala'ın yok sayılması anlaşılmaz bir spor bakışı. İlk iki isim dışındakiler süperstar değil haklısınız ama sizin en yıldızınızdan daha yıldız oldukları da kesin. Bu adamlardan en aza oynayanları yıllık en az 3-5 Milyon dolar alıyor. Ama Dünya Şampiyonasından aldıkları prim ise 25 bin dolar. Adamların bir gecede bıraktığı disko parası ya da valeye verdikleri bahşiş. Heriflerden gık yok. Diğer yandan Sırp Krstiç keşke Türk olsaydım diyor. Kanun kitap belli. Zaten bu doğrultuda cumhuriyet altınları veriliyor. Bu 28 trilyon da nerden çıktı. Basketbol bu kadar taraftar geliri ve reklam geliri olan bir spor değil kimse kusura bakmasın. Hedo'nun gazına verildiyse bu para Türk ekonomisi çökmesin de ne çöksün. Memura %5 zam vermek için aylarca pazarlık yapan hükümet 5-10 fabrika parasını nasıl tek kalemde verebiliyor. Burada bir Dünya ikinciliğinden bahsediyoruz. Öyle Türk spor tarihinin en başarılı olayı falan değil. Büyük başarı olmaka beraber hükümetin reklamı haline getirilmiş, sanki Başbakanın attığı sayılarla kazanılmış bir başarı haline getrilmeye çalışılıyor. Buna tepki koyan yuhhlama hakkı olan demokratik insanlar ise kameralarla tespit edilmeye çalışılıyor. Benim tepkim buna. Yunanistan ve İspanya'nın zamanında daha iyi Amerika kadrolarını yendiklerini düşünürsek sizin küçük gördüğünüz tarihin en kötü takımına bile ezildik. Benim tepkim buna.Senin Mehmet Okur (-ki hiç bir zaman bir Gasol veya Nowitzki kadar milli takım oyuncusu olamamıştır) dışında eksiğin yok, tam kadrosun, Ginobili, Calderon, Lavrinovic kardeşler, Tony Parker, Kirilenko, Gasol, Nowitzki gibi adamların olmadığı milli takımlara karşı mücadele ediyorsun. Kendi ülkende 2.oluyorsun. Toplasanız basketbol ile anılan ülke sayısı zaten turnuvaya katılan ülke sayısı kadar. Bunlara Ürdün, Angola dahil. Ama iyi olduğumuz ya da olmaya çalıştığımız Dünya 60.cısı Letonya'ya elendiğimiz günleri hatırlayın. Yani bu başarı Futboldaki Dünya 3.lüğü ya da Avrupa 3.lüğü kadar değerli değildir. O zaman ben de soruyorum "Rekortmen Dünya Şampiyonu Nurcan Taylan'a 3 milyon dolar verebilecek yüreğiniz var mı?"

İsimleri Yaşatılsın



Gökhan Yavuz ve Raşit Ek'in isimleri
Aslantepe'de yaşatılsın!
"... İki emekçi Gökhan Yavuz ve Raşit Ek için isimlerinin bir kapıya yada bir tribüne verilmesini, yada kendilerini ve tüm emekçileri temsil edecek bir anıt hazırlanmasını talep ediyoruz. Aynı talebi bizlerle paylaşan herkesin, bu metnin altına imza atarak, bunu göstermesini arzuluyoruz. Bu iki işçinin hayatına saygı gösteren herkesi, bu metnin altına imza atmaya çağırıyoruz."

isimleriyasatilsin.com

17 Eylül 2010 Cuma

Kontrol



Dün Beşiktaş maçının golsüz bitmeyeceği ihtimali çok yüksek değildi aslında. İyi kapanan bir rakip, iyi bir de kaleci vardı Beşiktaş'ın karşısında. Fakat ne Zapo 10 numaralığa soyundu, ne şişirme bir top atıldı, ne de oyuna saçma sapan top sokan Hakan ıslıklandı vs. Herkes maçın başından beri yapması gereken neyse onu yaptı, öyle yapmaya devam ettikleri sürece golün bir şekilde geleceğini biliyorlardı, kontrol onlardaydı. Teknik adamlarını anlamak istiyor adamlar.

Galatasaray'da benzer durumlarda karşılaşılan manzara şu; Servet top sürerek rakip sahayı dikine kat etmeye çalışır, verkaça girer, olmadı şişirir rakip kalecinin veya stoperlerin göbeğine ya da takım enine yavaş paslarla bir şeyler saçmalar tribünlerin ıslıkları arasında. Çünkü kimsede profesyonel mentalite yok, kontrolü kaybediyor takım. Herkes kendini aşmaya çalışıyor, taktiği ve teknik direktörü sallamamaya başlıyor. Zamanında bu mantıkla şansla, baskıyla son dakika golleriyle çok maç kazandı Galatasaray; ama, artık zayıf takımları açacak gücü ve o baskıyı yaratmaya tahammülü olan bir taraftarı yok. Tabi eli ayağına dolaşmayan, maçı bırakmayan, hızla dikine ama sakin oynayan oyuncuları da...

Geçen sene son haftalara doğru Galatasaray'ın Sivasspor ile 1-1 berabere kalmasından sonra Rijkaard'ın anlatmaya çalştığı benzerdi. Tabi tercüman yine şov yapıp sözleri; "Kalan haftalarda daha sakin ve kontrollü oynamamız gerekiyor. Öndeyken taç atmaya koşarak gidiyor oyuncular." olarak çevirmişti. Halbuki Rijkaard'ın söylediklerinin tam karşılığı şuydu: "Öndeyken, vakit ilerledikçe güvenimizin artması, sakin kalmamız ve rakibin direncini düşürmemiz gerekiyor. Oyunu soğutup kontrol altına almamız gerekiyor. Ancak bunu yapamıyoruz."



Zaten adamı bir anlayabilsek... Onu sadece tercüman anlıyor, o da yanlış anlıyor be abi.

13 Eylül 2010 Pazartesi

İki Emekçi


Seyrantepe'ye isimlerini verin
Gökhan Yavuz 30 yaşındaydı, Raşit Ek ise 20. Bayram günü öldüler. G.Saray’ın stadı için öldüler. G.Saray’ın boynunun borcudur bu iki işçi kardeşin adlarını yaşatmak.
GÖKHAN Yavuz 30 yaşındaydı. Raşit Ek 20 yaşındaydı.Bir bayram günü, akşam üzeri, Galatasaray’ın Seyrantepe’deki yeni stadı için kanalizasyon kazısı yaparken öldüler. Bayram günü öldüler. Galatasaray’ın stadı için öldüler.
Gökhan ve Raşit, Galatasaray nice bayramlar yaşasın diye, bir bayram günü öldüler. Galatasaray’ın boynunun borcudur bu iki işçi kardeşin adlarını yaşatmak.
Haber ulaştığında içim daraldı, ruhum karardı.
Zayiat olmasınlar
Twitter’a not düştüm “Adları keşke yeni stadın iki kapısına verilse. Gücümüz yeter mi, deneyelim mi?”Galatasaraylısı, Fenerbahçelisi, Beşiktaşlısı, Karşıyakalısı... Takım tutanı tutmayanı “Deneyelim, yanındayız” dedi... Deniz Ülke Arıboğan, Ali Atıf Bir, Bülent Timurlenk, Bener Onar gibi eli medyada kalem tutanı, spor seveni ve sevmeyeni “Yürü” dediler. Gökhan Yavuz ve Raşit Ek bir bayram günü, kanalizasyon kazısı yaparken Galatasaray’ın yeni stadı için öldüler. Büyük inşaatlar için normal kabul edilen zayiat olarak, bir küçük haber haber olarak düşmesinler tarih toprağına.
İsimleri iki kapıya verilsin.
Mutlulukla analım
Mutlulukta, kederde analım iki kardeşimizi. Zor mudur?
Yetki mi gerekir?
İkna mı gerekir?
Kampanya mı gerekir?
Öldü arkadaşlar bir kanalizasyon kazısında; vicdan gerekir. Haydi Galatasaray, yaşat adlarını, üzme bizi...
Raşit 20 yaşındaydı, Gökhan 30...
Bir bayram günü öldüler.
Daha lafa gerek var mı? / KANAT ATKAYA

Senin Gibi Cimbomlu



Taçsız kral Metin Oktay'ın ölümünün 19. yılında takım Ali Sami Yen'de bu akşam. Yeni transferler, beklentiler, taraftarla bütünleşme, Metin Oktay için müthiş bir anma olayı... Galatasaraylılık ruhunun tekrardan Mecidiyeköy'de kokusunu hissettireceği bir akşam olacak. Parçalı formanın anlamı tekrar anlatılacak, anlaşılacak.

O zaman birisi çıkıp, oyuncuların bugün neden parçalı forma giymeyeceğini anlatsın.

Gurur



Maç günü İzmir'den Zonguldak'a doğru yola çıktık arkadaşımla. Maçı yol ve hava muhalefeti yüzünden evde izleyemeyecektik. Ereğli'de izlemek istedik. Maçı yayımlamaya tenezzül etmeyen ve sayelerinde ilk periyodu izleyemediğimiz umursamaz mekan sahiplerine, canlı müzikle coşan maçtan habersiz Ereğli halkına, maçı küçük bir televizyondan izlediğimiz çay bahçesinde maçı izlemeyip okey oynayan gençlere şaştık, yorum yapamadık.

?!£$ Kevin Durant ?=}!!**+-

Semih'in zamanlama hatasından sonra faul atışını tipledikten sonra Semih'in suratına kahkaha atan Odom'a lanet olsun.

[#$ Şahan'ın gözlükleri""\}]

Ersan'dan daha özgüvenli oynamasını beklerdim.

Dünkü oyunumuzdan ötürü kimse kızmamalı devlere, teknik değerlendirme yapmak veya Semih'in savunmasından, Ersan'ın hücumundan, takımca acele ve zorlama atışlardan vs. bahsetmek de olmaz, ama üzülmemek elde değil. Amerika bizden çok çok iyi olduğu için değil, biz kötü oynadığımız, kendimiz gibi oynadığımız için yenildik. İkinciliğe sevinmedim ben. Doğruları yapıp, kontrolü kaybetmeden Türkiye gibi oynasaydık farklı olurdu. Şu an herkes ikinciliği kutlamakla meşgul, ki haklıdırlar; büyük başarı, tarihimizde ilk, ancak dünya şampiyonu olabilirdik gayet.

Ellerine sağlık dev yüreklilerin.