"Futbolun 22 adamın topun peşinden koşması olduğunu düşünmenin, kemanın telden ve yaydan, Hamlet'in kağıt ve mürekkepten ibaret olduğunu söylemekten bir farkı yoktur." J. B. Priestley, The Good Companions, 1928

31 Ağustos 2010 Salı

Insua niçin Türkiye'de

Club Season England Premiership FA Cup League Cup Europe Others Total
App Goals App Goals App Goals App Goals App Goals App Goals
Liverpool

(Premier League)

2006–07 2 0 0 0 0 0 0 0 0 0 2 0
2007–08 3 0 0 0 0 0 0 0 0 0 3 0
2008–09 10 0 1 0 2 0 0 0 0 0 13 0
2009–10 31 0 2 0 1 1 10 0 0 0 44 1
Club total 46 0 3 0 3 1 10 0 0 0 62 1
Career total 46 0 3 0 3 1 10 0 0 0 62 1

Tablo Insua'nın kariyer çizelgesi. Şimdi benim anlamadığımgeride kalan sezonda 20 yaşında 44 kez şans verdiğin adamı bir kalemde nasıl silersin? Lütfen biri bana anlatsın. Fabio Aurelio dediğimiz adamda aman aman bi sol bek değilken. Bu işte bir bit yeniği var ama ben anlamadım. Roy Hodgson'un var mıdır bir bildiği.

Ömer Onan


Sevemedim seni nedense. Belki kanarya oluşundandır belki de kıskançlık. Ama Türkiye Milli Takımının senin gibi bir oyuncuya bir cesur yüreğe sahip olduğu için çok onurlu ve gururluyum. O nasıl bi götünü yırtma, o nasıl savunma be kardeşim.

İlk 11 imiz fena olmadı be.


Transferler resmiyet kazanınca bir 11 de biz yapalım üzerinde biraz düşünelim dedik.

Kale'ye şayet transfer yapılmazsa sanırım her hata yapanın gelecek hafta yedek kalacağı bir Ufuk - Aykut rotasyonu göreceğiz. Bana kalırsa herhangi birinde sabırla ısrar edilirse ki ,bu Ufuk olursa daha mantıklı olur, kazanılan özgüvenle bireysel hata olasılığı minimale indirilecektir.

Sağ bek ve sol beklerde iki pır pır oyuncu Sabri ve İnsua defansiz anlamda yardımdan yoksun Galatasaray kanat oyuncuların arkasını en azından boş bırakmayacaklardır diye düşünüyorum. Ali Turan kesinlikle bu formanın adamı değil, olsaydı 30'unda değil 20'sinde İstanbula gelirdi.

Sağ bekten devşirme Neill ve sol bekten devşirme Hakan Balta sanırım defansın göbeğini oluşturacak. Hakan Balta'dan Pique yaratma sevdası umarım başımıza çok iş açmaz. Çünkü inanılmaz bir özgüven bunalımı içerisinde kendisi. Neill için diyecek hiç bir şeyim yok, onun gibi bir oyuncumuz olduğu için çok mutluyum.

Ön liberoda yeteneklerini sorgulamayı bırakmamız gereken bir Cana, CM değimi ile MC de Elano ve AMC de ise Misimoviç sanırım kalburüstü bi ortasaha üçlüsü oluşturuyor. 4-3-3 te ısrar edileceğini düşünürsek Elano biraz daha defansif formasyonda oyanayacak. Ayhan-Sarp-Barış üçlüsünü ise çöpe atacağım poşete yazık diyorum başka birşey demiyorum. Ama Sarp ve Ayhan rotasyonda birçok kez şans bulur, ama Barış bugünden itibaren kaçacak delik arasın.

Şimdiden yabancı sayısını 5 yaptık. Baros'un yeri garanti olduğuna göre kanatlarda Arda ve Serdar Özkan'a kalıyor. Elano'nun zaman zaman kesik yiyeceğini düşünürsek sanırım Kewell da birçok maçta ilk 11 oynayacak. Kewell'ın da çokcana sakatlanacağını düşünürsek Pino da az şans bulmayacaktır.

Forvet Baros. Alternatif 1 Kewell, 2 Batdal. Baros'un da çok defa kırmızı kart cezalısı olacağını varsayarsak Kewell bu tarafta da bolca şans bulur o sakatlanır Batdal da azbuz oynamaz.

Futbol böyle işte geçen hafta küfrettiğimiz takımı şimdi kurmakta zorluk çekiyoruz.

Son 5 saat.


An itibari ile Hercules Trezeguet ile sözleşme imzalamış olup Guiza'nın Fenerbahçe'de kalma olasılığı artmıştır. Burada asıl utanması gereken Trezeguet'dir ayrı mesele. Oynayacağın takım Guiza'yı alamadığı için seni almıştır, bu da sanırım senin kariyerin adına çok büyük bir kara lekedir. Yazıklar olsun sana, bir zamanlar Galatasaray'a uçan vole golü atan, Fransa'yı Avrupa Şampiyonu yapan büyük golcü alternatif olmayı gururuna yedirebilmişse, bize de laf söylemek düşmez doğrusu :) Transferin kapanmasına 5 saat kaldı, bir çizgifilm karakterli takım çıkar da Oksuz Okçuyu almazsa asıl transferi Fener yapmış olacak. Şimdiden Guiza-Niang ikilisini düşünemiyorum. Niang'ın Marsiyadan ayrılmasıyla Morientes de depresyona girmiş olacak ki futbolu bırakmış. İlk 11 ihtimali doğunca futbol oynamayı unuttuğunu anlarlar da kariyeri kovalanarak biteceğine şerefli bi istifa ile bitirmeyi uygun görmüş sanırım. Neyse büyük topçu idi, değeri bilinemeyenlerden, ona da selam olsun buradan.

Hattrick.. 1.Misimoviç, 2.İnsua, 3.????

Adamlar geldi hoşgeldi. Sağlık kontrollerinden bilr geçtiler. Ama hala resmi açıklama yok. Bana kalırsa yolda bir bomba daha var ve patlattıkları an üçünü birden patlatacaklar. Kameni mi, Emana mı, Baptista mı? Heyecanla bekliyoruz. Milli maç arası biliyoruz ki yeni takvilerin uyum sorunu aşılacaktır.

30 Ağustos 2010 Pazartesi

Kasvetli Pazar, Ağustos Kışı

Pazar gunleri..Cocuklugumuzdan kalan bir duygu mudur bilmem, pazar gunleri, insan nedense bir bezgin, mutsuz, heyecansiz..Belki de bilincaltimizda, pazar gunleri, zorla sokuldugumuz banyolar, ya da annenin surekli camasir yikamasi, ya da mecburen seyredilen bir bizimkiler dizisi, sabahci olmanin verdigi, uyaninca kendimizi okulda bulacagiz hissi, buna neden olan..Bir de ustune, hava da kapaliysa, o cocuk bunyenin depresif hale burunmemesi kacinilmaz oluyordu..

O gun, bugun, iste pazar gunleri, genlerimize islemis bir bicimde, insana bezginligini sunmakta..Hele bir de Zurih in agustosunun bir kis mevsimi oldugunu ve de gunese hasret kaldigimi da gozonune alirsak, Goztepe nin , sezonun acilis macinda alacagi galibiyet , bu agustos kisinda, acan bir gunes olabilecekti..

Maci, Corum TV nin internet sitesinden izledim, surekli hucumu dusunen, sutlari direklerde patlayan Goztepemiz, kalesinde devlesen bir Corumspor kalecisi , bize o gunesi actirmadi..Ustune bir de tek gol yenince, agustosun son pazar gunu, havada kar da gormus olduk..Ama havanin kokusuna da bakilirsa, Goztepe icin hava durumu, ilerideki haftalarda, Izmir yaziyla kavusacak..

Goztepe icin hava dun karli da olsa, gunesli gunler cok yakindir...

Nefes



Neden bilmiyorum da bu hafta Galatasaray'ın kazanacağını biliyordum. petitinyeri'ndeki tahmin postunda da 2 yazmıştım maça. Duygusal yapmadım tahmini. Eskişehir yine taraftar desteğini arkasına alacaktı. Maç kansere bağlayacaktı, hele bizim bu orta sahayla. Ama hani bir takımın kaybetme lüksü olmaz ya, hani şampiyonluk yolunda son haftalarda kritik maç falan. Diil, çok daha vahimdi durum, Arda'nın da dediği gibi bir onur mücadelesiydi. Kazanacaktı bir şekilde Galatasaray. Bu arada Eskişehir taraftarına da değinmek istiyorum. Çok övünüyorlar kendileriyle ve İstanbul'dan duydukları tezahürat ve besteleri takımlarına uyarlamalarıyla, ama maç 3-1 olduktan sonra televizyondan Ufuk'un bağırmaları, Baros'un hakeme fuck off demesi, hepsi duyuldu. Kimse kalmadı, bandocular dahil. Zaten 3 sene öncesinin 3 büyük takımı destekleyen taraftarı onlar. Geçen sene Koray'ın attığı gol hatırlarındayken dün ne hakemin ne de Ayhan'ın anası bacısı kalmadı. Neyse..

İlker, Ivesa ve Ufuk.. Benzer bir gol yiyince içinde bulunduğum ruh hali geldi aklıma.. Geçelim hemen.

2 gün önce çok saçma bir şekilde, hakem faciasıyla ve yine son dakikada geçen senenin modası konsantrasyon kaybıyla elendiğimiz takımın Süper Kupa'yı almasının hüznü geçmemişti bu maça başlarken. Cuma günü İnter'i eleyen takımda Godin dışındaki tüm oyuncular aynıydı Galatasaray maçlarında da. Eskişehir'de de sahada 6 oyuncu vardı o maçlardan. Biz nerdeyiz şimdi diye soramıyorum bile.



Kaleciye de değinmek istiyorum. Ufuk'un golden önceki kurtarışı teknik olarak gayet başarılıydı ama ben o kurtarışta bile kendisinin bie kilo fazlası olduğunu hissettim. Bildiğim Ufuk'tan daha iyi yükselemedi yerden ve geriye doğru düştü. Yediği gole gelince, o golü Aykut yeseydi çok daha farklı yorumlar yapılırdı bugün etrafta. Ufuk hakkında hiç birini göremedik. Aykut da konsantrasyon ve güven eksikliğinden çok gol yemiştir, şu an da Ufuk'un ilk kaleci olması doğru tercihtir, eyvallah ama Aykut'un, 6 senedir hadi geç kaleye deyince, 1 kilo fazlası da olmamıştır, profesyoneldir.

Aydın'da bir parıltı var. Hadi hayırlısı. Defans öğreniyor, son vuruşu gelişiyor gibi.

Mehmet Helvacı transfer için "İşi aceleye getirmek istemiyoruz." dedi. Tarih :29.08.2010

Misimovic de ülkesinde: "Galatasaray'a tarih yazmaya gidiyorum." demiş, gel abicim gel bi sen.

28 Ağustos 2010 Cumartesi

3,2,1... Oyun..

Galatasaray üzerine yazmaya devam ediyoruz. İrdelenmesi gereken o kadar çok şey var ki, bizim açımızdan tek sıkıntı nereden başlayacağımız.

Arkadaşım Uğur yazmış. En büyük hata Rijkaard'ı göndermek olur diye üstüne basa basa belirtmiş. Teknik ekip, yönetim, belki oyuncular ve dışarıdan seslenen taraftarın da etkisiyle oturulur karar verilir, yollar ayrılır ayrılmaz. Gidilebilir kalınabilir, doğal süreç. Fakat kalınırsa nelerin vadedileceği, gidilirse yerine kimin konacağı ise bambaşka konular.


Cevap 2. Rijkaard gitti diyelim. Sanırım Fatih Terim bu sefer daha güçlü ve sağlam mukavele ile gelir gibime geliyor. Hagisiz 2.Terim döneminde yapılan hataların hala bedeli ödeniyor olması taraftarın bu birlikteliğe çok sıcak bakmayacağı sonucunu doğurabilir. Bayrak isimler herşeye rağmen camiada bağra basılır son Bülent Korkamaz döneminde olduğu gibi, ama son zamanlarda gördük ki Terim'in olası bi başarısızlık durumunda bir önceki gibi alkışlanarak uğurlanmaması çok büyük olasılık yine Bülent'in gidişinde gibi.
Cevap 1. Rijkaard kaldı diyelim. Aslında bugün Rıdvan'ın da belirttiği gibi 2-3 rütujla hala çok güçlü bir kadroya sahip Galatasaray. Formda bir Cana, gelebilesi Misimovic ve Emana takımı çok güçlü kılabilir. Alınacak 3-4 seri galibiyet taraftarın ruhani durumunu Cennete taşıyabilir. Ama Neeskens'in maç sonu "Bu dakikadan sonra transfer yapılsa nolur" demesi teknik ekip tarafından yönetime atılmış çok büyük bir trip olmakla beraber , anlaşılabilmiş midir ama bilmiyorum. Taraftarı bile tatmin etmeyecek bir şampiyonluk bu çapta adamları ne derce mulu kılar büyük soru işareti.

Gelelim asıl anlatmak istediğim meseleye. Bir öğrenci düşünün, Lise 1.sınıfta okul birincisi oluyor, aklınca başarılı bir okul hayatı ama üniversite sınavında istediği yeri kazanamadıktan sonra ben neyleyim lisedeki onur tablosundaki fotoğrafını. Galatasaray'da da durum böyle aslında. Yaw kardeşim bu oyunun tek bir amacı var sahada maçı kazanmak. Bize ne Futbol AŞ birleşmesinden, Riva arazilerinin satışından, borçtan bataktan bize ne. Bize bunları anlatma. Zaten işimiz başımızdan aşkın, hepimizin binbir türlü derdi var bir de kulisle ilgilenemeyeceğiz. Bu işten para kazanan değil, hatta Lig tv'ye, GS tv'ye ve maç biletlerine para veren insanlarız. Biz körü körüne takımına bağlı bireyler olarak zaten sizi seçmişiz bu işlerin sahne arkası ile ilgilenin diye, Işıkçının, dekorcunun, asistanın nasıl amacı tiyatroda oyunu sergilemekse, sizin de asli görevinin takımı maçta hatasız yer almasını sağlamaktır. Teknik ekibin öneteceği oyun kadrosunu güçlü kılmaktır. Usta tiyatrocu unuttuğu repliği ustalıkla kelime oyunları ile çaktırmadan idare edebiliyorsa, basit hatalarla yenmiş ya da sıkıntıya düşülmüş durumlardan takım da usta oyuncuları ile sıyrılabilmeli.

Kendimi bildim bileli Galatasaray ilk defa bir Anadolu takımı karşısında favori değil.İddia oranlarına bakmadım ama uzun zamandır Eskişehir'de kazanamamış takım haftayı yenik kapatırsa haftaya da kolay bir ekiple karşılaşmayacak, ondan sonra ki hafta da. Yani yine ilginç güven dolu Anadolu klüplerinin yanında kimlik arayışındaki İstanbul takımlarının mücadelelerinde bolca sürpriz yaşanacak sanırım.

27 Ağustos 2010 Cuma

Ne felaketi yahu!




"Riva'dan elde edilecek gelirlerle Galatasaray Sportif A.Ş. ile Futbol A.Ş’yi birleştireceğiz. Borçları ödeyeceğiz ve Florya’daki üst kullanım hakkı bize ait olan arazinin tapusunu almaya çalışacağız. Ama asla bu parayla transfer yapmayacağız.” Bu sözler 23 Mart 2008'de başkan seçildiği gün oy verme işleminden hemen öncesinde Adnan Polat'a ait.
Adnan Polat'ın zaten başkan olmadan önce de aklındaki en önemli maddeler, Riva, Seyrantepe, Sportif ve Futbol AŞ birleşmesi - borçların kapatılması idi. Futbol takımının kötü gidişine rağmen gündeminde yine bunların olması ise, kötü tabi. Yani, tamam bu konularda yaptıkların çok önemli ve güzel, ama sendin sayın başkan futbol takımını yeniden Avrupa'da kupa kaldıracak düzeye getireceğim diyen. Basın futbol takımını sorarken de, Riva'yı değerlendireceğiz, borçları azaltıyoruz, Seyrantepe, gak-guk dersen gülerler. Sonra da kalkıp felaket tellallığı yapmayın dersin. Şimdi de, 5 sene içinde Avrupa'da kupa almak istiyoruz demiştim, daha 2 sene oldu, Rijkaard'ın arkasındayız, başaracağız, falan dersen de gülerler başkanım. Tamam, istifalara gerekli açıklamayı yaptın. Tatmin edici. Ama, futbol takımıyla ilgili halen, transfer yapacağız vs. falan demeyin lütfen. Yemezler artık. Bu arada, bana kalırsa hem erkek hem kadın (bayan?) basketbol takımları bu sene çok iddialıyken, voleybol takımları da basketbol kadar olmasa da yine fena degilken, amatör branşlarda halen durum iyiyken, sadece futbol takımının kötü gidişatından başkan sorumlu tutulmamalı. Sorumlulardan birisi olabilir, tartışılır.

Neyse...
Dünkü maçtan sonra kurban aramak isteyecektir herkes. Suçlu bulmak ve ona yüklenmek kolaydır. Rijkaard gitsin, yönetim istifa, Arda Allah belanı versin, sağlık ekibini keselim, kaleciler ölsün, tribün dağılsın vs. Fakat ortada geçiştirilemeyecek kadar büyük sorun(lar) olduğu bir gerçek. Belki bunların hepsiyle ilgili ufak tefek de olsa sorunlar var. Tribün, yönetim, futbolcular kendi aralarında, teknik heyet...


Şu an en büyük sorun ise; sorunun nerde olduğunu kimse bilmiyor, kulübün içindekiler dahil. Transfermiş, sakatlıkmış, hakemmiş, yönetimmiş, taraftarmış, takım yetersizmiş... Hepsinin bu gidişatta payı var elbet. Fakat geçici bunlar.. Hadi 2 hafta sonra Misimovic geldi, salladı 2 tane, aldı maçı götürdü, Sami Yen'de 4 attık, rakipler de kaybetti , oooh. Noldu? Herkes neşeli, mutlu, 3'lüler yıkıyor Mecidiyeköy'ü. Keyifler gıcır. Mı acaba?





Sahada, üzerindeki parçalı formanın sadece takım arkadaşlarını rakip oyuncudan ayırmaya yönelik bir araç olmadığını, onun ayırma yeleğinden bir farkı olduğunu, hakem son düdüğü çalmadan maçın bitmeyeceğini, Galatasaray'ın olduğu her yerde umut olduğunu, ciddiyeti kaybedince takımın onurunu kaybedeceğini, Galatasaray yenilince kaç bin kişinin kaç gün uykusuz kalacağını, kimsenin Galatasaray'dan büyük olamayacağını vs. unutmuş bir insan grubu varken ben ne kadar kandırabilirim ki kendimi?

90. dakikada turu getirdiğini zannettiğin golü attığın kaleye ilk kez gitmişsin. Bunu tanrı istemiş, adamın ayağı kaymış. Onbinlerce insanın duası o dakikada tutmuş yani. Rakibin 90 dakikadır yaptığı defansı sen 4 dakika yapacak fiziğe, tekniğe, yüreğe sahip değilsen, senin 90 dakikada kuramadığın baskıyı rakip 10 kişiyle 2 dakikada kurup sana gol atıyorsa ve bu golün seni Avrupa'dan daha eylül gelmeden eleyeceğinin farkındayken, kaç senedir Şampiyonlar Ligi kurasını iç çekerek izleyen, meşhur şarkısını duymaya artık dayanamayan onca insanın Uefa'dan bile elenince neler yaşayacağını "umursamazsan" o takımda ne işin olduğunu sorgulayacaksın. Tabi, bulamayacaksın paradan başka bir sebep. İşte o da senin karakterindir.

İsim vermek doğru değil bence. İstekli olup da yetersiz olan, kapasitesi belli oyuncular da var. Takım arkadaşıyla arkadaş olmayan da var. Suçun teknik direktöre veya yönetime atılacağını düşünen de var.

Benim düşüncem Galatasaray, bir şekilde sorunu bulup aşacaktır. Çıkacaktır bu durumdan. Evet, epey zor bu. Belki önümüzdeki sene de olmaz bu, fakat olacaktır. Bu süreçte futbol takımının ihtiyacı olan tek şey var. Frank Rijkaard... Ona inanmayan varsa ve o, suçlulardan biri olarak görülürse, o zaman durum vahim işte.

Yanlış



O beyaz nokta nerde? Görünsün artık bize de.

25 Ağustos 2010 Çarşamba

Belki Bir Gün




Bu çocukların yaş grubu 9-11. Elbet hepsi Real Madrid futbolcusu olmayacak. Fakat tip olarak hepsinin şimdiden La Liga oyuncusu olmayı hakettiğini görebiliyoruz.





Mental olarak da çocukların şimdiden futbolcu olarak yetiştirildiği çok açık. Bu yaşta ülkemizde bir çocuğun bu saygınlığı görmesi imkansız.. Çok yetenekli olacak da, birisi onu tesadüfen görecek de, İstanbul'a götürecek de, orada şansı yaver gidecek de... Anlatması bile zor. Bu yüzden Mesut 18 yaşında Werder Bremen'de ilk 11 oynarken, biz o yaşta bir çocuğa hata yapma şansı vermiyoruz ve 20-21 yaşında çok yetenekli ama kendine güveni sıfır, mental olarak sürünen değerlerle dolu ülkem ülkem canım ülkem.

Müjdee


Adnan Polat; "1-2 gün içinde 1-2 oyuncuyu bitirmeyi düşünüyoruz." dedi. Müjdeler olsun. Artık kim olur, hangi mevkiye olur, ne kadar adapte olur, ne kadar iyi olur onu Rijkaard düşünsün.


"Artık kısa kollu formalarımızla, güneşli havalarda Avrupa maçlarına getirmek istiyoruz seyircimizi."
Geçen sene Bilkent Üniversitesi'nde panelde bizzat ağzından duymuştum Adnan Polat'ın. Sami Yen'i kastettiyse o hakkını kaybetti takım. Gerçi teknik olarak Adnan Bey bu sözünü 3 senedir tutuyor. Ağustos'ta oynuyoruz hep Uefa maçlarını.

23 Ağustos 2010 Pazartesi

Adaylar


26 Ağustos'ta Monaco'da Şampiyonlar Ligi grup kuraları çekileceği gün Avrupa'da yılın oyuncuları seçilecek. Geçen sezon son 16'ya kalan takımların teknik direktörlerinin belirlediği adaylar şöyle;

- Yılın Kalecisi
Júlio César (FC Internazionale Milano)
Hugo Lloris (Olympique Lyonnais)
Víctor Valdés (FC Barcelona)

- Yılın Defans Oyuncusu
Lúcio (FC Internazionale Milano)
Maicon (FC Internazionale Milano)
Gerard Piqué (FC Barcelona)

- Yılın Orta Saha Oyuncusu
Xavi Hernández (FC Barcelona)
Arjen Robben (FC Bayern München)
Wesley Sneijder (FC Internazionale Milano)

- Yılın Forveti
Lionel Messi (FC Barcelona)
Diego Milito (FC Internazionale Milano)
Wayne Rooney (Manchester United FC)

Benim ödüllerim; Lloris, Maicon, Robben ve Milito'ya.

Gs- Bursa 0-2'den de öte.


- Tıpta her hastanın tedaviyi reddetme hakkı vardır. Galatasaray da öyle, Rijkaard sistemini reddediyor. Öyle ki, takım profesyonel olamıyor. Saha içinde amatör bir ruh gelip tüm yetilerini alıyor sanki oyuncuların. Bu kendini, ya öndeyken son dakikalarda yaslanıp hata yapmak, ya da 8 kişi kendi sahasında pres yapıp açık vermeyen rakibe karşı geri dörtlünün aralarında (veya bazen ayhanı da alıp 5 kişi olarak) pas yapması ve bunu da üstün oynama olarak değerlendirmek olarak gösteriyor. Biz de bunu yiyoruz tabi.

- Maça dair üzüldüğüm şeylerden biri Kewell'ın gol olmayan şutuydu (Galatasaray'ın tek şutuydu galiba.).

- Maçta 3 kere Ivankov yerde otururken top kucağına düştü. Daha doğrusu Sarp ve Baros verdi kendisine.

- Bursa'nın kötü oynadığını sanmıyorum. Maç onların istediği gibi gitti. Hatta istediği gibi bitti de.

- Stepanov uzun süredir Baros'a fizik olarak genelde üstünlük kuran gördüğüm nadir stoperlerdendi. Bunu Baros'un sakatlığına vermek çok akılcı degil.

- Elano oyuna girdikten sonraki ilk 8 dakikada 3 kere topla buluştu. Birinde oyuna girer girmez korner kullanmıştı. Dunga mı yanlış biz mi?

- Şu 11'i geçen sene her hangi bir maçta görsek, "Off, bu maç nasıl biticek?" derdik. Bu bizim sezona giriş ve Avrupa kupalarında oynayan (daha doğrusu oynayamayan) kadromuz. Başkanımız da halen stadla övünsün, uyuruz biz. Rahmetli Özhan Abi'nin kemikleri sızlar. O bile bu kadar konuşmadı.

- Arda bugün izin alıp idmana çıkmamış. Morali çok bozukmuş. İdmanı yukarıdan izlemiş. Konuyu anlasam yorum yapacaktım.

- Burdayız Seko kaptan. Kızma (sekobarbitale)

22 Ağustos 2010 Pazar

Aloo nerelerdesiniz?

Böyle olunca insanın yazası gelmiyor işte. Rakip bir de Bursa olunca orucun üzerine stress kaynaklı mide ağrıları ekleniyor, kıvranıp duruyorsunuz. Bu arada blogun diğer yazarlarına da buradan sesleniyorum. Hadi ben yoğun nöbetlerin altında kalmışım da sizin yazmama sebebiniz nedir?

Chelsea'nin iki maçta 12 gol atması, Arsenal'in geçen hafta 4 atan Blackpool'un üzerinden yine 6 tane atarak geçmesi, Schuster'in ligi hafife alıp Gerets'vari tek önlibero 5 hücumcü ütopyası ile darmadağın olması yazılmaya değer olgular ama Galatasaray'ın içler acısı hali yazanası kılmıyor bunları.

Ankaragücü sağlık ekibini transfer etmek bir atılım atılım olmasına ama ortopedistten çok takımın psikoloğa ihtiyacı var kanımca. Yüzler asık, devamlı bi sinir harbi, beynin ayaklara hükmedememesi ihtiyacı kılan asıl sebepler.

İlhan(Bilica)-Lugano, Ferrari-Zapo(Ersan), Ömer-İbrahim ikililerine nazaran Servet-Neill ikilisi daha kaliteli dursa da arka tarafın ve ön tarafın saçmalığı bana göre bu ikilinin kalitesinin düşmesine sebep oluyor. Ali Turan, Sarp, Barış ve birazcık da Ayhan bunca sakat içerisinde elde kalanlar ama oyunun Arda ve Kewell üzerinden oynanmasına engel teşkil edecek durum da değil. Birader yana değil yaw yana değil şu topu 5 metre dikine oynamayı denesenize.

Yine 3-4 paragraf yazdık ama yaptığımız kahve muhabbetinden başka birşey değil. Galatasaray'ı kurtarmak mümkün değil bu gidişle ama nargile arası belki ülkeyi kurtarabilirim. :)

12 Ağustos 2010 Perşembe

Transfer Politikaları Planlı mı?


Ligimizdeki büyük takımların transfer yollarında izlediği politikalar yıllık değişmeler sergilemekte, daha doğrusu sponsor güdümünde oldukları için değişmek zorunda bırakılmıştır. Galatasaray 2000'lere kadar ki dönemde kariyerli özellikle Yugoslav , Alman ve Romen futbolcular transfer etse de, klubü sıçrama tahtası olarak kullanmış Kosecki , İlie, Filipescu gibi oyuncular da transfer ederdi.

Gel zaman git zaman UEFA şampiyonluğu sonrası özellikle 2.Terim döneminin saçmasapan transferlerini saymazsak yıllar ilerledikçe, TV ve sponsor gelirleri arttıkça ne Galatasaray yönetiminin ne de taraftarının adı bilinmedik oyuncu transferi yapılmasına tahammüllü kalmadı. Özellikle 21 yy ilk on yılının ikinci yarımında Baros, Keita, Elano, Lincoln, Linderoth, Leo Franco, Meira, Kewell ve Nonda ile artık gelecek oyuncuların belirli bir standartın ve kariyerin üzerinde olması şartı klüp anayasasına girmiş olacak ki, transfer edilen Pino'yu beğenemedik. Arda'yı hala genç kabul eden ve üzerine koyacağına ve Dünya futbolunda bir yere geleceğine inanan zihniyet nedense ondan ay da olsa daha küçük ve oynadığı bir-iki maçta bile potansiyeli hakkında ipuçları verebilen bir adamı kucaklamak yerine eleştirebilmiştir. Oysa bu takım kalite, tecrübe ile gençliğin harmanlandığı yıllarda 4 sene üst üste şampiyon olmuş kupalara kupa eklememiş miydi. Hagi, Taffarel, Popescu, Hakan Şükür'lerin yanında Emreler Şaşlar yeşermemiş miydi.

Neyse ki özellikle Fenerbahçe ve Galatasaray bu yanlışlarından az da olsa dönmüş duruma geldiler ve Stoch, Dia ve Pino gibi gelecek vadeden isimlere yöneldiler. Yaptıkları için yanlış demek belki yanlış olacak:) ama bu işin süperstar transfer etme ile olmayacağını özellikle son 3 sene bize belletti. Roberto Carlos şampiyonluk göremeden memleketine kaçarken, İspanya gol kralının hali içler acısı değil miydi? Biri bedavaya gitti, diğeri takım bulamadı.

Bu gençler gerçi çok da az meblağlara gelmediler ama yeni bir Ribery yaratılabilir mi merakı bile heyecan yaratmaya yetmez mi? Batdal, Musa, Emre Çolak ta en az bu isimler kadar potansiyel taşıyor, unutmadan belirtelim. Belki forma satışı için yapılmış transferlerden ekonomik anlamda daha fazla yararlı olabilirler sonuç olarak.

Ama yine de Bojinov kumaşını kanıtlamış bir isim yarın Fenerbahçe ile Galatasaray'a gelse, ki hala çok genç, yok sakattı gittiği takımlarda tutunamadı gibi eleştirilerden kendini alamayacaktır. Ama 20'nin üzerinde gol atması karşısında tekrar mega takımların potasına gireceği gerçeğini de unutmamalıyız..

Son söz alacaksanız ne kadar kötü performans sergilerse sergilesin sattığınızda para edecek oyuncular alın (Keita,Elano , Baros ve Meira gibi) ve bu gençleri aralarına serpiştirin. Çünkü birçok süperstarlı takım olgusunun tutmadığını geçen sene Galatasaray'da gördük. Baroni, Guiza ve Andre Santos gibi oyuncular gibi taliplisi olmayan, bir çırpıda satamayacağınız oyuncular almanız ise taraftarınızda sivilceden başka birşey çıkartmaz. Ki bunun anlamış Yıldırım yönetimi bile potansiyele doğru yönelim gösterdiler.

Bakalım Gutili, Querasmalı, Hilbertli, Tabatalı, Delgadolu Beşiktaşta elde bir Necip'i sayabiliriz oynatılırsa. Genç Bobo 25 Holosko ise artık 26 yaşında taliplileri var mı? yok, bir çırpıda satılabilirler mi? hayır. Bakalım onlar yanlışlarından ne zaman dönecekler. Klübün Demirören'e borcu 100 milyon eurolara ulaşmış olması şovun görünmeyen mastürbasyon sonrası tiksintiden başka birşey değil.

11 Ağustos 2010 Çarşamba

Yeni Sezon Başlarken....


Sezonun başlamasına çok az bir süre kaldı ve yine taraftarlar içindeki heyecan gittikçe artmaya başladı. Herkes takımının performansını merak ediyor. Gerçi 3 büyükler sezon öncesi resmi maçlara çıksalar da lig daha değişik bir atmosferdir her zaman, özellikle bu sene anadolu klüplerinin çok güçlenip beşiktaş hariç büyük klüplerin pek tatminkar olmayan transferler yapması ile bu seneki çekişme geçmiş yıllara oranla daha fazla olacakmış gibi görünüyor.Trabzonspor başkanının dediği gibi artık kimse ligde ben şampiyon olacağım diyemez. Ben futbolun taraftar yönüne değinmek istiyorum. bana göre taraftar olan kişi tuttuğu takımı her koşulda desteklemeli. Sonuçta dünya döndükçe ve futbol oynanmaya devam edildikçe bazı seneler başarılı bazı seneler başarısız olunacağı doğanın gerçeğidir. Bir taraftar bu gerçeği takım tutmaya başlamadan önce içine sindirirse, o zaman olaylara daha objektif bakmayı öğrenir ve günlük başarısızlıklarda kendini fazla yıpratmamaı öğrenir. Taraftarlık biraz tek taraflı sevgiye benzer. Kimse zorla bir takım tutmuyor ve kimse zorla maça gitmiyor. Taraftar olan kişi karşılığında hiçbirşey beklemeden bir takımı tutar ve maça gidene kadar-maç esnasında ve maç sonrasında yaşadığı zorluklar (maddi, manevi) ne bir başkasını ilgilendirir ne sahadaki futbolcuyu ne de klüp başkanını. Türkiye'de futbola bakış ve taraftar imajı biraz (pardon çok fazla) patolojik durumda. Ben bir GALATASARAYLIYIM ve elimde olduğu sürece maçları tribünden izleyen bir kişi olarak bu yorumları yapıyorum. Taraftar her zaman futbolcusuna destek olup moral vermeli, 12.adam görevini yerine getirmeli ve yenilse de takımını alkışlamalıdır. Hiçbir zaman futbolcusunu ıslıklamamalı (ya da Fenerbahçeli taraftarların yaptığı gibi futbolcusunun arabasına saldırmamalıdır). Geçen sene yaşanan olaylardan sonra Galatasaray'ın kaptanı takımdan kopma noktasına getirildi. Bu hem yönetimin manipülasyonu hem de tribün lideri denen kişilerin kışkırtması sonucu gerçekleşti. peki şunu merak ediyorum, acaba o tribün lideri diye adlandırılan kişiler hiç kız arkadaşları ile sinemaya gitmediler mi? (gerçi Gitmemiş olabilirler çünkü bunların çoğu sosyopat). ve Arda gibi birisinden ihanetle nasıl bahsedebilirler? Kendileri maçlara bedava girip, klüpten kombine alıp aldıkları kombineleri de satıp ayrıca deplasmana bedava gidip, o otobüsleri de kiralayıp bunların parasını da kendileri alıp (bunların hepsini birebir Ergün Gürsoy'un ağzından duydum) daha sonra aldıkları paraları pavyonlarda harcarken nasıl en kral Galatasaraylı oluyorlar?? Kendilerinden yaşça çok küçük çocukları maçlara bedava sokup daha sonra bir çeteden farksızca hareket ederek kendilerine de reis dedirtip, o çocukları bağırtıp kendileri kenarda oturup en iyi Galatasaraylı nasıl olabiliyorlar?? acaba stadı yakıp, bize hem maddi külfet hem de 5 maç ceza aldırtırken bunu da Galatasaray'ın menfaati için mi yaptıklarını düşünüyorlar?? Gerçi düşünemezler çünkü maçtan önce bally çektikleri için şuurları kapalı oluyor. Kendileri herşeyi yaparken Arda'nın kız arkadaşının oynadığı film için ona sürpriz yapması mı yanlış? Tabii burada yöneticilerle olan ilişkiler de çok önemli. Türkiye'de yönetime gelecek başkan genelde seçimlerden önce bu adamlara para verip diğer başkanı yuhlatarak işe başlıyorlar. Daha sonra istenmeyen teknik direktör olduğu zaman onu da ıslıklatıp istifa diye bağırttırıyorlar (örnek geçen seneki Gençlerbirliği maçında taraftar tezahürat ederken tribün liderlerinden birisinin aldığı bir talimatla bir anda Kaptan Bülent'e karşı istifa diye bağırttırması). Sonuç olarak artık yeni stadımıza geçeceğimiz bu sezonda, yeni stadımızda çoğunluk olarak, bu kişilerin manipülasyon ve kışkırtmalarına kapılmamalı ve tribünleri diğer takımlar için gerçek bir cehenneme çevirmek bizim elimizde....Unutulmamalı ki iyi günlerimiz de kötü günlerimiz de olacaktır.

10 Ağustos 2010 Salı

Filippo ve atılmış 300 gol


Bir eksiktir ya da bir fazla. Milli takım ve takım kariyerinde atılmış 300 küsür kadar gol. Hiç sevmedim sevemedim futbol tarzını. Hele Galatasaray'a attığın jenerik gol sana uyuz olmamı sağladı. Terim'i yollayan penaltıyı bilerek kaçırışın da ayrı küfür konusu. İtalya'nın Raul'usun istatistiksel olarak ayrı. Şampiyonlar ligi kazandırmış adamsın. İyi ki doğdun, iyi ki sana gıcık olduk, iyi ki dünya futboluna renk kattın. Filippo İnzaghi 37 yaşında. Yakında o da gidecek.

Kişisel bilgileri
Tam adı
Filippo Inzaghi
Doğum tarihi
9 Ağustos 1973
Doğum yeri
Roma, İtalya
Boyu
1.81
Mevkii
Santrafor
Kulüp bilgileri
Bulunduğu kulüp
AC Milan
Numarası
9

Uzun Bacaklar, Sert Şutlar


Jackson nam-ı değer Jaja. Gerçi ben Jackson isminin de gerçek ismi olduğundan şüpheliyim. Neyse adam sadece bacaktan ibaret fotoğrafik anlamda. Boru hale getirilmiş bir bacak ve kalçadan çıkarılmış bir şuta maruz kalmanın mutsuz hatırasını Hakan Arıkan zaten kariyerimde yediğim en güzel goldü diyerek açıklamıştı.

Jardel vardı eskilerden, şimdi de Batdal var Galatasaray'da uzun bacaklı familyasından. Tore Andre Flo, Zlatan İbrahimoviç de yolu ülkemizden geçmeyenlerden. Batdal'ı Zlatan'a benzetirler ama ben hep onu Flo ile özdeşleştiririm. Naziktir futbolu, bilekleri iyidir, çok ısırmaz sın vuruşlarında, yanlış hatırlamıyorsam ikisi de solaktır.Neyse dönelim Jaja! msılara.

Gelelim asıl konumuza. Geçen sezon Zlatan'ın Barca forması ile bir frikiği vardı. Hepimiz topu anca kalede görmüştük. Gerçi Zlatan'ın kıç, sırt, topuk ve vole gollerine alışığız alışık olmasına ama toplara bu kadar sert vurduğunu Barca da tam anlamıyla belledik diyebilirim. Asıl nokta vuruş tekniği, vücudun en kuvvetli eklemi olan coxafemoral eklemin olaya dahil edilmesi ve üst bacak kaslarının. Jaja da bir oarada bir burada geçen gençlik yıllarından sonra Metalist te takımıyla beraber parlamış, UEFA kupasında Dinamo Kiev' e elenmeseler belki şu anda Trabzon'da olmayacak bir futbolcu aslında. Beşiktaş'a attığı gol kesinlikle rastlantıdan ötesi. Ukrayna ligini ucundan takip edenler benzer gollerini bilirler. Ben bilmiyorum çünkü takip etmiyorum. Youtube'dan izledim :))

FM 2010 da sağ açık ta oynayabildiği yazsa da asıl olarak diğer uzun bacaklılar gibi dağınık bir son adam oyuncusu. Ukraynada abarttığı gol istatistikleri ve uzaktan vuruşlarını bu sene bir hayli izleriz diye umuyorum. Alanzinho ile nokta ile virgül gibi duracaklar ama herhalde bu öz kardeş noktalama işaretleri gibi iyi anlaşacaklarına eminim.
Alanzinho, sağlam bir Yattara, Engin Baytar, Teofilo ve Burak Yılmaz ile Trabzon'un da küçümsenmeyecek bir hücum hattı var. Ama yine aynı tarz Teo ile Jaja'nın yan yana oynayamayacağını düşünüyorum, FM deki gibi Jaja sağda oynatılmazsa tabii.

6 Ağustos 2010 Cuma

Nereye Gidiyoruz



- OFK Belgrad maçı Galatasaray için sadece turu geçme açısından güzeldi. Onun dışında birkaç iyi haber yazabilirim. o kadar. biri lig başlamadan sormalı yönetime, nereye gidiyoruz, neyle gidiyoruz.

- birisi kewell. diğeri de batdal. başka bulamadım. a bi de prekazi. aksanının hoşluğu bi yana yorumları hakkaten dinlenesiydi.

- pino; 2 ayı var, takım arkadaşlarının adını bilmiyor gibi. ama asisti... enfesti.

- orta 3'lü konusu şu an çok önemli bir problem. eğer takım avantajlı skoru ele geçirdiğinde geri gelip topu alıp öne götüren, ikinci topları toplayabilen 1 degil, 2 adam lazım. ledesma ismi geçiyor, gayet iyi olur, gelirse. cana sadece durdurucu, ama sertliği Türkiye liglerinde özellikle kış maçlarında çok işimize yarar, ama yanındaki adamlar da pasör olmayınca o da çok sırıttı.

- serdarda ben bişeyler görüyorum. herkes 2 senedir çok kötü diyo ama bence beşiktaştaki serdar bu diil. arda ortada iken uyumları çok belli.

- aykut dün iyi kurtarışlar yaptı ama birinin ona bu sene as kalecisin demesi lazım ki gerçek aykutu görelim.

- sarp çok istekli aslında ama bu isteği her zaman olumlu sonuç vermiyor. ancak disiplinli bir oyuncu olması takım için önemli. rotasyonda mustafa zihniyetinde oyunculara ihtiyacı var takımın.

- mehmet batdal iceman gibi. ilk kez gülerken gördüm 1-2 saniye o da. maçtan sonra da gol atacağımı biliyordum dedi, demek ki kendisini hakan şükürden ayıran tek özelliği ayağında top tutabilmesi değilmiş.

5 Ağustos 2010 Perşembe

Istanbul-Bern maci













Bern, Isvicre'nin baskenti, ama uluslararasi ortamda, Zurih ve Cenevre kadar esamesi okunmayan bir orta Isvicre sehri..

Sokaklari, burokrasi kokuyor, binalari soguk, Almancalari burokrasinin de etkisiyle belki, en anlasilir sivede..Insanlari, normal bir Isvicreli'den bir kat daha soguk,

oyle bir kentin takimi iste bu Young Boys..Fenerbahce maci, biz Isvicredeki Turkler icin, hatta, Fenerbahceyi sevmeyen Turkler icin bile ayri bir onem tasiyordu. Cunku, Isvicre halki, istedginiz kadar yuksek tahsilli olun, kulturlu olun, buyuk cogunlugu sizinle yakin dostluk kurmaktan kacinan insanlardan olusmakta, gerci kendi aralarinda da bir dostluktan bahsetmek biraz guc..O yuzden, buraya entegre olmak, diger ulkelere gore hatta Almanya'dan da guc..Almanya da size cok yakin dostlar edinebilir, size nefret eden irkcilarla karsilasabilirken, Isvicre'de herkes notr dur, belli bir mesafeyi herkese karsi koyarlar..

Iste boyle bir ulkede yasayan biri olarak, kendi ulkemizden gelen bir takimin basarisi, bir kat daha onem arz ediyor, cok bilmisler ulkesini futbol alaninda da olsa at etmek, bize ayri bir gurur, keyif verdigi muhakkak..Nitekim EURO 2008 de stadyumda Turkiye nin Isvicre ve Cek Cum, maclarinda ve aldigim hazzi, olene kadar unutmam imkansiz, sonrasinda isyerinde, milli formamla etrafta dolasirken yasadigim his, bulutlarin ustunde yurumekle esdegerdir sanirim..

Iste bu nedenlerden dolayi, cok onemliydi, Bern-Istanbul maci..Fenerbahce yapacagini yapti, bize bu sIkIcI ortamda, yasatacagi bu hazzi cok gordu, simdi burda gazete mansetleri, Turkleri nasil alt ettiklerini yazan haberlerle dolu, spor manseti degil, dogrudan birinci sayfadan manset bunlar..

Tabi, Fenerbahce'yle hicbir alakam olmayan ben icin, mac hakemin bitis duduguyle bitti, alamadiklari galibiyete uzulsem de yenilgilerine elbette uzulmedim..Yolun acik olsun Fenerbahce..

Simdilik Zurih'ten bu kadar..


2 Ağustos 2010 Pazartesi

Atom Çekirdeği ve Fenerbahçe Çekirdek Kadrosu


Bir yanda 3 senedir kupa kazanamamış Fenerbahçe gerçeği dururken hala takım iskeletine sadık kalmak gerçekten ilginç. Volkan Demirel, Gökhan Gönül, Lugano, Selçuk Şahin, Alex, Colin Kazım, Deivid, Semih son şampiyonlukta söz sahibi iken, şampiyonsuz geçen senelerin de söz sahibi konumundalar. Tam 8 oyuncu saydık ve bu oyunculardan kurulu bir 11 ile sezona başlama ihtimali de az değil Fenerbahçe'nin.

Peki bu süreçte bu oyuncular oyunlarına ne kattı, ne kadar kendilerini geliştirebildiler. Rekabete ne kadar hazırlar.

Volkan: Kendisini bir ara yedek kulübesine yollayan Serdar Kulbilge "Yaşım geçiyor, kontratıma %100 zam istiyorum" demeseydi belki de hala kulübede olacaktı. Serdar'dam sonra kendisini zorlayan bir isim olmadı ne yazık ki. 2008 yılında Koller'e kafa atabilen Volkan yarın bunu kesinlikle yapmaz diyemezsiniz, ya da Kuranyi'nin topunu ıskalamayacağını. Yerinde sayıyor diyebiliriz. Kaleci yetiştiremeyen Avrupa futboluna sunulamaması talepsizliğindendir.

Gökhan Gönül: Türkiye'nin en sağ beki. Hatta sağ ofansif beki. Kuşkusuz. Yine dönelim 2008 Mayıs'ına. sakatlanıp ta ülkeye dönmeden önceki formuna ne kadar yaklaşabildi. Bekir ile mi rekabet edecek. Serkan Balcı takımda kalsaydı biraz daha hızlanamaz mıydı?

Semih Şentürk: Gol kralı ve şampiyon takımın 2.kaptanı sıfatı ile devraldığı milli takım formasının hakkını sonuna kadar verdi. Ama sonrası..

Selçuk Şahin: 2003 Konfederasyon Kupasında Tuncay ve Okan Yılmaz'dan sonra sayacağımız ilk isim Şüphesiz Selçuk idi. Riskten uzak sade futbolu kendisini Fenerbahçeli yaptı yapmasına ama 7 senede Galatasaray maçlarında iğne deliğinden topu geçirebilmesi dışında ne özellik edinebildi.

Alex, Deivid, Lugano, Colin Kazım isimleri ise paramı alırım işimi yaparım derdinde oynuyorlar artık. Lugano gerçi daha sahneye çıkmadı ama yüzlerine bakıldığında kontratları için oynadıkları apaçık ortada. Alex arada sitesinden taraftarını heyecanlandıran zekice demeçler verse de şu anki oyunda takımını yavaşlattığı, iyi bir önlibero karşısında çaresiz kalacağı gerçekleri benim adıma öne çıkanlar.

Revizyon, revizyon, revizyon.. Aynı forma ile oynamaktan sıkılmadınız yıllarca (ki bu bence takdir edilesi bir davranış) be adam aynı oyuncularla neden devam ediyorsunuz. Gerçi yeni gelenlerle Colin ve Deivid e yol göründü ama asıl çete başı bunlar değil zaten. Pahalı alacağınız oyuncular bu oyuncuların yanına değil kanımca bu oyuncuların yerine olmalı.

Ulen atomun bile çekirdeğini parçaladılar, fenerinki hala duruyor.