"Futbolun 22 adamın topun peşinden koşması olduğunu düşünmenin, kemanın telden ve yaydan, Hamlet'in kağıt ve mürekkepten ibaret olduğunu söylemekten bir farkı yoktur." J. B. Priestley, The Good Companions, 1928

29 Temmuz 2010 Perşembe

avantajlı skor


- costanzo, sutter, degen YB adına çok güzel şeyler yaptı. Fakat bence suni çime çok alışık olmalarından kaynaklanyor bu seyir zevki yüksek pasları. İstanbulda bambaşka bir maç izleyebiliriz.

- fenerbahçe adına santos, stoch ve volkan iyiydi sadece. diğerleri vasatı aşamadı. volkanın iyi olması kalesine gelen 38 şuttan dolayı konsantrasyonunun yüksek olmasıydı. santos ise stoch'un savunma yapmak istememesi yüzünden ve bence bir taktik olarak hücumda da ortaya kaymasından dolayı sol kulvarda tek başınaydı, iyi mücadele etti, bu adamın soğukkanlı ve bileklerine hakim oluşuna hayranım. stoch da, topun yönünü değiştirmeyi çok iyi yaptı, alexin yükünü azalttı ama alex o hafif yükün bile altından kalkamadı. young boys fenerbahçeyi iyi analiz etmiş demek ki. golü ise muhteşemdi bücürün.

- ev arkadaşımın maçı izlerken Türkiye San Marino'ya 7 atmıştı ama Fenerbahçe şu an o günkü San Marinolu futbolculardan daha kötü hissediyordur demesine epey güldüm.

- gökhan ünal..? semihe ayıp..

- bekir? yaşlı teyzeler gibi beli dönmüyo (ilk gol)

- rıdvan kazımın kırmızı görmesinden sonra; "bu kazım..." diye başladı ama getirmedi. zannediyorum ki "let's kick kazım out of football" gibi bir şeye bağlayacaktı, haklıydı.

- ilk yarının ortalarında bu eşleşmenin 3 sene önceki GS-FC Sion eşleşmesine benzeyeceğini tahmin ettim. (isviçrede 3-2 yenilen GS, İstanbulda 5 atmıştı.)

- gazetelerin hemen hepsinin, 2 yıl önceki şampiyonlar ligi çeyrek finalistinin 3. tur ön eleme maçındaki rakibiyle böyle bir oyundan sonra 2-2 berabere kalmasını "tur
için avantaj" olarak değerlendirmesini anlayamıyorum. bu zihniyettir bizi avrupada ileri gitmekten alıkoyan. Sanki Arsenaldi rakip...

23 Temmuz 2010 Cuma

Batuhan'ın vukuatları


Batuhan hakkında zamnında çok yazmışlığımız var. Yapma etme, kendini harcama demişliğimiz bir hayli fazla. Bundan öte Beşiktaş'ın bir sene önce bu çocuğu antrenmanlara dahi almaması ise Mustafa Denizli adına çok büyük bir eksi. Zaten Mustafa Hoca'nın Türkiye'de bu çocuğu ben yetiştirdim dediği bir kişi bile yok, Batuhan olsun. Neyse o Beşiktaş hoca değiştireceğini bile bile elinde orjinal forvet Bobo dışında alternatif olmamasına rağmen aslında çok da iyi paraya Batuhan'ı Eskişehir'e sattı. Şimdi Schuster geldi cevheri görmüş olacak ki Batu'yu geri istiyor.


Milliyet.com .tr'nin haberi bu yönde.Aynı haber içeriğinde Batu'nun vukuatları var cidden trajikomik.


İşte arızabatu (Bask futbolcu ismi gibi oldu:) ) nun vukuatları

Ertuğrul Sağlam döneminde, Kadıköy’deki Fenerbahçe derbisinde bomboş durumdaki Higuain’e pas vermedi. Açıklaması netti: Kral yapmayacaksın, kral olacaksın-

Denizli’nin isteğiyle Eskişehir’e gönderildi. Hocası ona, “Gelecek sezon güçlü bir şekilde dönmeni istiyorum” dedi. Batuhan ise, “Ben dönerim, ama sen burada olur musun bilemem” yanıtını verdi.-

Eskişehir’deki ilk antrenmanında, “Denizli’yle Beşiktaş şampiyon olamaz. Sağdaki adamı solda, soldaki adamı sağda oynatıyor” dedi.-

Eskişehir forması giyerken, Fenerbahçe maçı öncesinde kamptan kaçtı ve bir gece kulübünde boy gösterdi.-

Eskişehir’de alkollü olarak araba kullandığı ve polis kontrolünde ehliyetini kaptırdığı iddia edildi.-

Beşiktaş’a geri döndü, devre arası kampı öncesinde kayıplara karıştı. Antrenmanlara çıkmadı, kendisinden haber alınamadı.-

Eskişehir’e imza attı, yine açıklamalarıyla dikkat çekti: Beşiktaş beni gönderdi, layık değilmişim demek ki. İbrahimoviç’i alırlar...

Fenerzinho


Galatasaray'ın mor formalarını, pembe kurusu formalarını eleştirdiğimiz gibi ezeli rakibimizin bu formasını da eleştiricez. Bu forma Alex'e bir jest mi? Bu formanın tasarımında takımda birçok Brezilyalının bulunması etkili oldu mu? Yoksa Vagner Love gibi flaş bir transfer planlanıyor da Brezilya'da forma satışı planlanıyor? Bence bu sorunun cevabı "Hiçbiri" . Armadaki yeşil ise işin sadece bahanesi. Tamamen orjinal bir iş yapıyoruz görünebilme adına sadece Fenerzinho olmuşlar. Çok eleştirdikleri Galatasaray'ın bir projesini alıp kullanmaları Fenerbahçe adına Alex'in deyimi ile ezeli dost ?luğa bir katkı olsa gerek. Galatasaray'ın mor formasından çok daha kötü bir tasarım.

Ha bu arada lacivert ile sarıyı karıştırınca ne renk oluyordu? :)

21 Temmuz 2010 Çarşamba

Maçın özeti.. Arda Turan & Serdar Özkan


Olaya hazırlık maçı gözüyle bakan, kazansa taraftarını sevince boğacak olan ama yine de 4 yeni transferini oynatan, kenarda Hakan Balta varken ters ayaklı Serkan Kurtuluş'u sol bekte oynatan devamlı basit oynamaya çalışan, tatlı sert, tek kale oynamasına rağmen topu kaleye sokamayan bir Galatasaray vardı.

Bana göre maçın özeti SERDAR ÖZKAN ve ARDA TURAN'dı. İsimlerini büyük harflerle yazıyorum çünkü boyları küçük bu adamların bugünkü futbolları büyüktü.

Diğer tarafta utanmasa çelme takmasına rağmen hakeme bile dalacak bir Fenerbahçe, utanmasa oyuncu değiştirmeyecek bir Aykut Kocaman. Selçuk efendi rakibi arkadan çekip, kim ne derse desin gerizekalı bir hareketle hakeme çelme takarak maçın başında maçın içine etti. Zaten maç byunca bir kere gelimtrak geldiler fizik kurallarına aykırı bi gol attılar, sonra da İnter gibi kapandılar. Bu Stoch denen arkadaş 9 milyon euro ise Arda Turan'ın bedelini kendiniz hesaplayın.

Hakem ise ilğini emdi oyuncuların. Alışmış bizimkiler Türk hakemlerini ezmeye, suratına küfretmeye, yersin öle lönk diye kırmızıyı öylece ortada. Ancak o ayağı bilerek adamın ayağına takmadığına sadece kendini kandırırsın.

Skor hiç önemli değil benim açımdan. Galatasaray 90 dakika boyunca doğruları yaptı. Skora değil total futbol ruhuyla oynadı. Kanatlar arı gibi işledi. Özellikle ikinci yarı. Çünkü ilk yarı Ali Turan bu formanın adamı daha doğru bi tabirle sağ bekin adamı olmadığını gösterdi. Belki de bu formanın adamı olmadığını. Batdal fena değildi, Cana sert Musa ise ofansif anlamda zayıftı. Ama takım oyunu anlamında genel olarak iyilerdi.

Fenerbahçe sevinedursun belki de bu anlamsız galibiyet ciddi anlamdaki eksiklerini görmelerini engeleyecek ve büyük bir zaaf ile lige başlayacaklar. Diyeceksiniz takım 10 kişi kaldı diye ama 10 kişi kaldın be kardeş de takımın adı 13.dakikadan itibaren "Tokatspor" mu oldu. Sen Fenerbahçe'sin ve bugün futbol adına yapılabilecek ne kadar çirkinlik varsa sergiledin. 14. dakikada 7 faul yapan, ilk 20 dakikada bu kadar çok sarı kart gören iğrenç bi futbol sergiledin. Siz sevinedurun, biz kazandıklarımıza daha çok sevineceğiz.

18 Temmuz 2010 Pazar

Cim Bom Bugünü PAS geçti :)

Hep içimde kalmıştır bu tarz bi başlık atmak. Kendimi ne kadar Fotomaç muhabiri gibi hissettirse de (ki bu beni gururlandırmaz sadece ironi yapıyorum) hala bu tarz saçmasapan post başlıklarına karşıyım. Bizler bu işin underground grupları isek, farkımız uydurukçu medya gibi olmamak, ya da olmamaya çalışmak. Ayrıca Işık Üniversitesi reklamlarına da karşıyım, yine bizler bu işi gönülden bağlı bireyler olarak yapmıyorsak, gerçi gönülden yaptığına inandığım bloggerlar da bu işe girişmiş o da ayrı mesele. Bu işe girerken kendimizi tatminden öte acaba 3-5 okuyucu kitlesi edinir miyiz diye beklerken, gün gelip bu işten para kazanılacağını hangimiz tahmin edebilirdi. Bu reklam işi sanırım daha çok post, daha kalitesiz ve içeriği zayıf post ve tıklandıkça para anlamına geliyor. Eleştiren olacaktır ama ben böyle düşünüyorum. Bu iş ne yazık ki bana göre değil.

Bugün Galatasaray baştan sona üstün oynadığı maçta İran ekibi Pas Hamedan'ı (Mustafa Denizli'nin çalıştırdığı Pas takımının dağılmasından sonra kurulan kulüplerden biri, geçen seneyi 14.tamamlamış) özellikle Arda, Cana, Serdar Özkan, Ali Turan ve Musa Çağıran'ın iyi oyunları ile 4-0 geçmeyi bildi.

Ama özellikle kaleci Ufuk, Emre Çolak ve Mehmet Batdal ayrı bir paragrafı hakettiler. Ufuk kendine ne kadar iş düşmese de düştüğü anlarda güvenden ötesini verdi. Bu sene Rijkaard'ın kendisine güvenini boşa çıkarmayacak eminim. Eldivenler bende der gibi bi duruşu var zaten adamın. Emre Çolak geçen seneki cılızlığına bu sene güç katmış. Yıkılması zor bi oyuncu olmuş. İkinci yarıda takımın beyniydi dersek çok da fazla yanılmış olmayız sanırım. Ve yine Batdal diyorum başka bişey demiyorum. Ben olsam bu sene takımı tamamen 2 forvetli sisteme göre kurar Batdal ile Baros'u banko yan yana oynatırdım. Batdal o kadar çok top indiriyor ve arkadaşlarına servisler yapıyor ki, gol atmasından daha fazla zevk alırcasına. Mehmet'in bir kere ayağından top almak çok güç. Çünkü uzun boyuna rağmen çiroz bi yapısı yok. Tekniği ise bir önceki postumda da belirttiğim gibi İbrahimoviç ve Tore Andre Flovari.

Fenerbahçe hala etini budunu bildiği oyuncuları hazırlık kamplarında deneyedursun Galatasarayımız 10 genç futbolcusunu zorlu arenaya servis ediyor. Süper ve alt ligler dahil altyapılarda oynayan o kadar fazla Galatasaray kökenli futbolcu var ki. Saymama gerek yok siz zaten bu satırı okurken tek tek bu isimleri gözünüzün önünden geçirdiniz.

Galatasaray (1. Devre)
Ufuk Ceylan, Sabri Sarıoğlu, Gökhan Zan, Hakan Kadir Balta, Çetin Güngör, Musa Çağıran, Mustafa Sarp, Lorik Cana, Arda Turan, Serdar Özkan, Anıl Dilaver

Galatasaray (2. Devre)
Ufuk Ceylan, Ali Turan, Servet Çetin, Ahmet Kesim, Fatih Serkan Kurtuluş, Ayhan Akman, Aydın Yılmaz (Dk.80 Caner Öztel), Emre Çolak, Barış Özbek, Cumhur Yılmaztürk, Mehmet Batdal

Mutlu muyum Mutluyum.


Galatasatay resmi sitesinden duyurulmamasına rağmen Aslan Kewell'ın imza attığını ajnaslar son dakika haberi olarak geçtiler. Bu konuda konuşulması gereken çok şey var aslında insanın dili varmıyor. Her iki tarafın da birbirine karşı yapmış olduğu yanlışlar söz konusu.

1- Sözleşemesinin bitmesine 5 ay kalan sakt Kewell yerine elindeki tek forvet Nonda'nın gönderilmesi belki de taraftarın Kewell sevgisinin dayatmasıydı. Bu konuda hem taraftara hem de Harry'e yapılmış büyük bir jest söz konusu. Bu aşamada ne olursa olsun Kewell'ın sözleşmesinin belki aynı şartlarda uzatılmasını bekliyorduk. Çünkü ilk yarı atmış olduğu toplam 12 gol ile birçok premier lig temsilcisinin listesine girmişti.

2- Sakatlığın uzaması ile bu sefer yönetim kendince haklı olarak eski performansını sergileyemeyeceğini düşünerek yıllık 2 milyon euro kazanan oyuncusuna ağına düşmüşvari bir sözleşme önerdi. Kewell belki takımda tutulmuş olması jestine bir jest ile karşılık vererek bu sözleşmeyi imzalayabilirdi. İşte bu Kewell Dünya Kupasında "siz görürürsünüz" bab'ında bir performans sergileyecek bu sefer kozları eline alacaktı. Ama olmadı ilk maçında 20.dk da kırmızı kartı gördü ve elenen Avustruralya ile kupaya veda etti. Evdeki hesap Kewell adına çarşıya uymadı.

3- Galatasaray bu sefer daha da düşük olduğunu tahmin ettiğimiz bir teklif yaptı. 500 bin euro artı maç başı 20 bin euro. Henüz 32 yaşında olan ve aslında kariyeri dip yapmamış bir oyuncu için oldukça düşük olan bu teklifin nasıl kabul ettrildiğine dair hiç bir fikrim yok. Belki imza parası verişmiş olabilir.

4- Sonuç olarak mutlu muyum mutluyum. Öyle ya da böyle bir bayrak isim takımda kaldı ve yapacak daha çok işi var. Fizik olarak 20 dakika da olsa değerlendirebildiğim kadarı ile Kewell fizik olarak hiç de kötü durumda değil. Kilo almamış. Onun tecrübesinde bir isim çabuk form tutacaktır. Sol ya da sağ tarafta yine ismi ilk yazılan olacaktır.

Lorik Cana rağmen 19 numaralı formayı sahibine teslim edecek kadar da olgundur. Bu konuda da sorun yaşanacağını düşünmüyorum. Gerçi numaralar pek umrunda olmayan Kewell yeni transfere bir jest yapabilir.

16 Temmuz 2010 Cuma

Galatasaray 5 - 0 VfB Homberg


5-0 biten maçın izlenebirliliğini arttıran en önemli faktör kesinlikle Mehmet Batdal ve Cana idi. Uzun boyuna rağmen Mehmet'in Hakan Şükür benzetmelerine inat İbrahimoviçvari dar alanda çabukluğu ve kolay adam geçmesi, yine gol atması bizleri sevindirdi. Sakatlanıp oyundan çıkması ise benim nazarım mı acaba diy kendime soramadan edemedim. Neyse ki sakatlığı ciddi değil gibi duruyor.

Cana tep top oynama isteği, hazırlık maçı olmasına rağmen topa sert oyunu ve ideal önlibero davranışlarını sergilemesi açısından takımımız adına büyük artı.

Serdar Özkan iki maçtır limitlerini zorluyor ve gerçekteen iyi oynuyor. Bekine yardım ediyor, her iki kanattan ısrarla bindiriyor ve gol arıyor. Kesinlikle hayata yeniden gelmiş gibi oynuyor desek yanılmayız.

Ali Turan mücadeleci yapısına rağmen düşük teknik kapasitesi sebebi ile büyük maçlarda cesaretli olamayacaktır diye düşünyorum. Sabri'nin defansif bir alternatifi konumundan öteye geçeceğini sanmıyorum.

A2 kökenli tüm oyuncularımızın özverili çalışmalarını takdir ediyor, uğur ve Kleve maçında da belirttiğim gibi Emirhan ve Emre Çolak dışında rotasyona girebilenlerin olacağını tahmin etmiyorum. Ama 1-2 sene sonra neden olmasın. Cafercan ve Mülayimleşmesinler yeter.

Serkan Kurtuluş'un bu takımda yeri olduğunu düşünmüyorum kesinlikle. Ters kanatta oynaması onun adına mazeret değil. Hız desen yok, güç desen yok, yaratıcılık ya da en azından ucundan defansif mentalite desen yok. Gönderilir.

Galatasaray (İlk Yarı)
Aykut Erçetin, Ali Turan, Gökhan Zan, Servet Çetin, Fatih Serkan Kurtuluş, Lorik Cana, Cumhur Yılmaztürk (Dk.31 Musa Çağıran), Serdar Özkan, Caner Öztel, Arda Turan, Mehmet Batdal (Dk.43 Anıl Dilaver)

Galatasaray (İkinci Yarı)
Aykut Erçetin, Sabri Sarıoğlu, Çetin Güngör, Hakan Kadir Balta, Musa Çağıran (Dk.63 Emre Çolak), Barış Özbek, Mustafa Sarp, Ayhan Akman, Ahmet Kesim, Aydın Yılmaz, Anıl Dilaver

Goller
Dk.8 Mehmet Batdal, Dk.12 Serdar Özkan, Dk.40 Arda Turan, Dk.55 Mustafa Sarp, Dk.59 Ahmet Kesim (Galatasaray)

15 Temmuz 2010 Perşembe

Başlangıçlar

Başlıktan da anlaşılacağı üzere, uzun süredir yorumcu olarak gezdiğim blog aleminde bu blogun sahibi sekobarbital, benim için Serkan Kaptan (futbol takımından), hatta abim Serkan Demir'in yanında artık yazarım. Saygılar, teşekkürler.

Diğer bir başlangıç da Galatasaray'da tabi. Yeni sezon çalkantılarla başladı. Tüzük toplantısındaki problemler, Haldun Abi'nin istifası, Beşiktaş'ın gerçekten kaliteli transferlerinin yanında bizim yurtiçi transferlerin yanında sadece lorik cana'nın gelmesi vs. Bunun gereksiz bir tatminsizlik olduğundan bahsedeceğim (amacım Beşiktaş'ın transferlerini kötülemek değil elbette.).

Galatasaray sezonu açtığından beri insanlar yeni transferlerin ve beklenen adamların etrafında dönedursun, benim dikkatim 2 oyuncuda. Emirhan ve Emre Çolak.

Emirhan için;
Kendisi gibi bir kaleci olarak söyleyebilirim ki, bir takımda 3. kalecinin bile büyük önemi vardır. Şöyle ki, bir takımın as kalecisi sakatlanınca yedek kulübesinde oturacak olan kalecinin verdiği güven gayet önemlidir antrenör için. Ben Kleve maçında kendisinde bu özgüveni gördüm. Pozisyon alması ve tekniği iyi. Boyunun eksikliğini kapatacak bir zıplama yeteneği var ama zamanlamasını geliştirmeli, ki bu da tecrübeyle olacaktır. Bu çok önemli bir gelişme takım için ve eğer sezonu 3 Türk kaleciyle geçirmekse Galatasaray'ın amacı, Türk kaleciliği için. Umarım Nezihi hocada da bu güveni yaratır ve bu kalecilerle yola çıkar ve devam ederiz.

Emre için;
Genç bir oyuncuyu kazanmak deyince dünyada belki en iyi isim olan Rijkaard geçen sene Emre'yi psikolojik olarak çok ağır geçecek durumlarda oynatmadı. Yeteneklerini sergileyerek kendisinin farkında olacağı maçlarda oynattı ve bu sayede kendine olan güvenini arttırdı Emre'nin. Aydın gibi çok önemli bir maçta gol atma ihtimali de olmadı belki ama, bir günde kahraman ve taraftarın sevgilisi haline gelip ve wonderkid zannedilip, iki maç sonra bu yeteneklerini her maçta sergileyecek tecrübe ve zihniyete sahip olmadığı gerçeği anlaşılınca yerden yere vurulma riskini de taşımadı. Bu sene yavaş yavaş sorumluluk vererek (Uefa ön elemesi ve ligin erken iç saha maçları) Emre Çolak'tan gerçekten bir mucize yaratabilir Rijkaard. Tabi son olarak, Emre Belözoğlu olmaması dileğiyle demek ve tahtaya vurmak geliyor içimden, yaptım da valla.

Yenilenmiş Göztepe, Göztepeli Yılmaz ve Ankaragücü Anahtarlığı



Sportif direktörlüğe Ali Gültigen'i getiren Göz-Göz kısa vadede takımı süper lige çıkartmanın ve yatırımları kara dönüştürmenin amacında gibi. Altınbaş Holding ortalama oyuncularla bu işin yürüyemiyeceğini anlamış olacak ki 2.lige Bank Asya tecrübesi olan oyuncuları alarak Bank Asya'ya çıkmanın planlarını yapıyor. Bu caspor örneğinde olduğu gibi olası Süper Lig biletinin alınması durumunda Göztepe'nin en büyük artısı İzmir gibi güzel bir şehre adam çekebilme potansiyelinin olması.
Gelelim transferlere. Geçen sezon ağır defans hattı ve gol yollarında ciddi skınıtıları olan bir takımdan bahsediyoruz. Hal böyle olunca takviyelerde bu yönde oluyor. Kaptan Evren'in Adana Demirspor ile anlaşmak üzere olduğunu da unutmadan belirtelim. Anadolu'dan Futbol bu konuda zaten bir post yazmıştı.


İlk olarak Ankaragücü'nde efsaneleşmiş bir sezonda 7 kez frikik golü atarak zamanında Hagi'yle bu konuda karşılaştırılmış, topa sert, agresif ama 37 yaşına gelmiş Yılmaz Özdem Göztepe'de. Birinci lig yıllarında Ankaragücü'nde oynarken Göztepe ile yapılan bir maç sonrası "Bunlar nasıl insan, ne ana kaldı sövmedikleri ne avrat" diyerek tepkisini dile getiren Yılmaz kader budur ki son olarak verdiği demeçte de şunları belirtmiş ""Tribünde taraftarımızın vereceği coşku ile bizlerde sahada göstereceğimiz performans ile Bank Asya hedefine ulaşacağız." İmza töreninde cebinden sarkan Ankaragücü anahtarlığı ne kadar tepki çekse de sonuçta adamın gönlünde yatanı da yok edemeyiz. İkinci fotoda photoshop cepten sarkan anahtarlığın silindiğini görebilirsiniz.


Diğer transferler ise Konyaspor'un Süper Lig'e çıkışında büyük pay sahibi olan tecrübeli kaleci Haluk Tanrıseven, Birçok Bank Asya ve Super Lig takımlarının transfer listesinde yer alan Bucasporlu savunma oyuncusu İzzet Kaya, Monchengladbach takımının alt yapısında yetişen forvet oyuncusu Burak Uca, transferi Schalke 04 resmi internet sitesinden bile duyurulan ümit milli futbolcu Emin Yalın, bu sene Göztepe'de kiralık oynayan Ahmet Sağlam, Lüleburgazspor ile geçen sene oynadığı 30 maçta 26 gol atan 21 yaşındaki Uğur Kıllı, Fenerbahçe alt yapısından yetişen Turgutlusporda profesyonel olan geçen sezon Siirtspor'da oynayan Rizeli sağ kanat yuncusu Raşit ve bugün açıklanan son transferimiz Konyaspor’un başarılı orta saha oyuncusu Abdulvahit Karacabey.

Şu ana kadar toplan direk ilk 11 de oynayabilecek potansiyele sahip olduğunu düşündüğümüz 13 oyuncu alan Göztepemiz in ihtiyacı olan tek şeyin iyi bir kamp dönemi olduğunu düşünüyoruz. Sportif Direktör Ali Gültigen sezonun 6 ağustos'ta açılacağını Bolu kampı akabinde İzmir'de çalışmalara devam edeceklerini belirtti. Şimdiden kolay gelsin dyoruz..

Guti, Yunanistan ve Turkcell Süper lig


Guti transferi gol yollarında bir önceki sezonuna göre öyle böyle olmayan bir sıkıntı yaşayan Beşiktaş'a panzehir niteliğinde aslında. 1 sene futbola ara vermiş Delgado, Aklı hala Antep baklavasında kalmış Tabata, gol atmayı hatırlamayı bile unutmuş Nobre'den sonra lider ofansif ortasaha oyuncu ihtiyacı beliren Beşiktaş Rijkaard örneğinde olduğu gibi ismi büyük hocanın yanına ismi büyük oyuncuları getirmeye başladı. Duyumlara göre Raul'un da işi bitirilmiş galiba. Son ana kadar bu iki oyuncunun Yunanistan Ligine gideceklerini düşünsem de gelişlerine Galatasaraylı olarak çok sevindim. Emeklilik günlerine hazırlık yapsalar da ligimizin kalitesini arttıracak, güzel anlar yaşatacaklarını düşünüyorum.

Gelelim konumuza. Potansiyeli büyük liglerde Avrupa ortalamasında söz sahibi oyuncuların çok para kazanmayanları da var. Mesela Ledesma Lazio'ya yıllık ücretini 1.5 milyon euro'dan 1.8 e çıkarabilmek için rest üstüne rest çekiyor. Aynı oyuncuya Türkiye'de 3-3,5 milyon euro verecek birçok takım var. Ama vitrinde kalma isteği, hala çok daha büyük takımlara gidebilme umudu liglerindeki vasat takımlarda idame etmelerinin sebebi sanırım.

İş böyle iken Guti, Raul gibi artık gelecek kaygısı kalmamış son bir heyecan arayan oyuncuların takımlarında aldıkları astronomik ücretleri İtalya, İspanya ve İtalya gibi liglerde alamayacakları aşikar. Bu oyuncular da isimlerini Türkiye ve Yunanistan gibi ülkelere getirebilme adına ya aldıkları ücret veya yakını bir meblağa imza atıyorlar. Eskiden bu paralara bile gelmezlerdi. İşte işin sırrı da biraz takımların emanet edildiği hocalarda sanırım.

İşta örnekler:
1- Olof Mellberg Olympiakos
2- Luciano Galetti Olympiakos
3- Lua Lua Olympiakos
4- Raul Bravo Olympiakos
5- Gilberto Silva Panathinaikos
6- Djibril Cisse Panathinaikos
7- Sidney Govou Panathinaikos
8- Harry Kewell Gs
9- Milan Baros Gs
10- Q7 Bjk
11- Elano Gs
12- Ernst Bjk vb.

Bu oyuncular en az 2 milyon (2-4) euro ya oynuyorlar, İspanya ve İngiltere gibi yüksek vergilerin olduğu İtalya gibi süper starlara bu ve daha yüksek ücretlerin verildiği liglerde bu paraları almaları çok zor. Vermezler.

Bize de takımlarımız bütçesi batarsa batsın demek ve bu yıldızları getirdikleri için teşekkür etmekten başka birşey düşmüyor. Beşiktaş'ın bu satırlaır yazarken borcu 200 milyon ytl civarında olduğunu da belirtmek isterim.

14 Temmuz 2010 Çarşamba

Delikanlı Taraftar


Dün bütün spor servislerinde flaş haber olarak geçen fakat bizim kaale almadığımız Emre Belözoğlu'nun antrenmanı terkettiği sahne için bugün röportajında söylediği bir cümle gerçekten çok ilginç ve komikti. Aynen şunları söyledi:

"Bana laf atan o arkadaşa kızmıyorum , içi dışı bir biri. Başkaları gibi en azından arkadan konuşup yüzüne gülenlerden değil"

Mehmet Batdal


Dün sancılı bir şekilde GSTV üyeliği alışımın bir numaralı sebebi medayatik olmayan bana kalırsa sezonun en iyi transferlerinden olan Çağlar ve Mehmat Batdal'ı izlemekti. Biraz önce de GSTV'de televizyonda Mehmet Batdal ile Musa Çağıran'ın röportajı vardı. Geçen sezon Bank Asya'da yılın en iyi 11'i ne girmelerinin yanında Musa'nın en iyi genç yetenek seçildiğini hatırlatalım.

Mehmet'in düzgün Türkçesi, mütevazi, Baros ve Hakan Şükür'ü öven cümleleri, burada olmanın değerini bilicem anlayışı ve bunu dillendirirken çok çaılşması gerektiğini belirtmesi kendisini sevmem adına birer artıydı.

Belki kendisi için geç bir transferdi bu, fakat Bucaspor'ın 5 milyon eurolardan bahsettiğini hatırlarsak aslında gelememe sebebinin tamamen duygusal olduğunu anlarız. Seri bir Baros ile duvar olmasını bilen, adam geçebilen ve gol atabilen 2 metreye yakın bir futbolcu için Rijkaard'ın ona şans vermesini dilemekten başka elden başka birşey gelmiyor.

Musa'ya nazaran alternartiften öte olacağını düşünüyorum Mehmet Batdal'ın ve tüm kulvarlarda en az 10 gol atacağını.

Küçük ama Anlamı Derin bir Ayrıntı


GS-Kleve maçının özetini izlediğimde ilk anda bunu nasıl farkedemem diye kendime kızdım açıkcası. Yeni transfer Lorik Cana 19 numaralı forma ile mücadele etti. Bu yaşayan Galatasaray efsanesi Harry Kewell ile anlaşılamadığı anlamına geliyor sanırım. Üzüldüm ne yalan söyleyeyim.

Haftasonu Barcelona

Geçtiğimiz Cuma yani Dünya Kupası finalinden iki gün önce İspanya Anayasa Mahkemesi Katalonya'nın geniş özerklik hayalini reddetti. Bu bir anlamda kendi milli takımı olma anlamına da geliyordu. Bu sebeple çok üzülen katalanlar cumartesi günü sokaklardaydılar. 1 milyona yakın katalan bu kararı protesto etti.

İşte protestonun kareleri:(hürriyet.com'dan alınmıştır)

Hepimizin bildiği üzere pazar gecesi İspanya Barcelona iskeleti sayesinde maçı kazanır, ve Barcelona kentinde insanların 3/4 ü bu maçı izler. Onlardaki gurur mu yoksa başka bir duygu mu bilemiycem ama Basklılar gibi ulaşmaya çalıştıkları noktalar için terör yerine barışçıl yolları denemeleri her zaman bende sempati uyandırmıştır. Kupa sonrası meydanlara dökülmeleri belki ne olursa olsun bizim şu anda çok ta algılayamadığımız monarşiye yani krala bağlılık mıdır biraz önce bahsettiğim gibi evlatları ile gurur mudur bilemiyorum. Diğer özerk bölgelerin takımları gibi milliyetçilikten öte bir tutum içine(YOKSA LİG MAÇLARINDA İSPANYA MARŞINA SAYGI DUYMADIKLARI DA BAŞKA BİR GERÇEK, O YÜZDEN MİLLİYETÇİLİKTEN ÖTE KAVRAMINI KULLANDIM) hiç bir zaman girmemiş bir Barcelona takımı Katalan olmayan bir İniesta'yı ve şimdilerde David Villa'yı çekinmeden bağrına basmıştır. Bu nasıl bir ironidir, ironi midir bilemiyorum ama Katalonya galiba futbol ile siyaseti birbirine çok da fazla karıştırmıyor.

13 Temmuz 2010 Salı

Vuvuzela ve Kartal gol-gol-gol

Eduardo Galeano'nun "Gölgede ve Güneşte Futbol" ile Halit Kıvanç'ın "Kupaların Kupası Dünya Kupası 1930'dan 2002'ye" kitaplarını okudum. Kıvanç'ın kitabı ansiklopedi olarak kitaplığımda yerini çoktan aldı. Kaleme aldıkları hikayeler, olaylar saha dışından çok genellikle saha içindeki estanteneler üzerine kurgulu.17 lik Pele, keş Socrates, çarpık bacaklı Garrincha, Tanrı'nın eli Maradona vb. İki kitapta da Meksika dalgasından bahsedilmiştir ve bir rivayete göre sıkılan seyirciler tarafından o anda spontane bulunduğu söylenir o ayrı ya da Kolombiya'nın 1983 te ekonomik darboğaz sebebi ile turnuvayı 2.kez Meksika'nın düzenlemesinden her ikisi de bahsetmiştir. Vuvuzela'nın hikayesi daha farklı. Aslında ne imkansızlık ne de spontane bi durum kendisi. Eski afrika kabilelerinin kızılderililerin dumanla haberleşmesi misali haberleşme aracıdır. Konfederasyon kupasına kadar adını bile bilmediğimiz bu çalgımtırak ne kadar arı saldırısını andırsa da kupa tarihinin en az gol atılan turnuvalarından birinin asıl yıldızıdır. Ömrüm boyunca unutmayacağım şeylerden biridir futbol adına. Ha güzeldi diyemiyorum çok kötüydü hatta çıkardığı ses ama Ayşen Gruda misali çok güzellerin yanında çirkinlerde akılda kalabiliyor. Değil mi?Ne İniesta'nın 116'daki golü, ne Almanya'nın İngiltere ve Arjantin'i 4 lemesi, Ne de genç Müller'in gol kralı olması. Bunlar ülkerleri ya da kendi adlarına övünülesi durumlar. Bir manada futbolun yoksunluğunun öne çıkarttıkları. Bu turnuvanın kimseyi tatmin etmediği aşikar iken.

Turnuva adına yıllar sonra bile bende kalacaklar:
1- Vuvuzela2- Ahtapot Paul
3- Suarez'in eli Gayan'ın penaltı kaçırışı4- Forlan'ın füzeleri
5- Hollanda'nın anti Total futbol denemesi

Bu yazıyı yazarken veri taraması yaptığımda Çarşı grubunun Vuvuzela ile tribünlerde boy göstereceğini gördüm. Gerçi Türkiye'de çıkan her spor haberinin sahip olduğu %80 yalan ibaresi bu haber için de geçerli oldu ki, nitekim Çarşı bu haberi yalanladı. Bir blogger arkadaşım sağolsun bu konuda beni uyardı, çünkü ben bu gelişmeyi ne yazık ki kaçırmışım. Beşiktaşlı arkadaşlar alınmasın ama bu gerçek olsaydı 90 dakika boyunca "Kartal gol-gol-gol" diye bağıran Çarşı televizyonun sesini nasıl kısmama sebep oluyorsa korkarım bu vuvuzelanın popülarite ve hepimizde bıraktğı etkiye rağmen Beşiktaş'ı İnönü stadında izlemememe neden olurdu. Belki biraz fazla fransızım bu konuda, tezahürat yerine maç izlemeyi tercih edenlerdenim. Beşiktaşlı futbolcularında bu konuda rahatsız olduklarını düşünüyorum işin doğrusu. İşin tadı kaçıyor bu konuda, herşeyi tadında bırakmak lazım diye boşuna dememiş atalarımız.

GS:4 Kleve:0 .. Sıkılmadan izledim..


Uzun bir süredir kendimce haklı sebeplerden dolayı blog yazılarıma ara vermiştim. Malum nedenlerden bahsederek o zorlu süreci bir daha hatırlamak istemiyorum. Bu süre zarfında kalbiyle yanımda olan herkese teşekkür ederim.

Dünya kupası sonrası ve yeni sezon öncesi ben de aslına bakarsanız tekrar bir başlangıç yapmak istedim. Daha önce de denedim ama dünya kupası dahil kısır bir dönem olarak değerlendirdiğim bu süreçte elim bir türlü klavyeye gitmedi. Sağolsun diğer blogger arkadaşlar dur durak bilmeden yazılarına devam ettiler de bizler de bu dönemde futbol adına ıssız kalmadık. Onlara da teşekkürler gerçekten onları takip etmek bilinmeyenleri bilinene dönüştürmek kendi adıma büyük bir zevkti.


Yeni sezonun ilk hazırlık maçında Galatasaray Almanya Düseldorf Bölgesinin Hollanda sınırında konuçlanmış Batı Yöresel lig takımlarından Kleve ile karşılaştı.
Takımımız Emirhan Ergün, Sabri Sarıoğlu , Gökhan Zan, Hakan Balta, Çetin Güngör, Musa Çağıran, Mustafa Sarp, Arda Turan, Barış Özbek, Milan Baros, Aydın Yılmazonbiri ile sahaya çıktı. Yeni transferlerden sadece Musa Çağıran'ın ilk 11'de olmasını işin doğrusu ben anlayamadım. Yenilere eskileri kesebilmeniz için çok çalışmanız mı lazım denilmek istenmiş, yoksa antrenman performansları en iyi olanlar mı sahaya çıktı bilemiyorum ama kaleci Emirhan'ı çok beğendiğimi belirtmek isterim. İlk yarının ilk çeyreğinde konsantrasyon ve yeteneğinin üst düzeye olduğunu kritik bir kurtarış ve ardından seken topa kritik bir kurtarış daha yaparak bizlere gösterdi. İlk yarı 4 net pozisyon kurtardı.


Defans blogunda Hakan Balta'nın bu sene de, Barcelona anlayışı çerçevesinde stoper ayağı top yapan defans elemanı olmalı bab'ında orta defans ikilisinden biri olacak. Fakat ayağı iyi olmak risk alan adam olmalıyım sanılmamalı. Yoksa Emre Güngör ve daha öncesinde Frank de Boer'ın Galatasaray'dan erken ayrılmasına sebep olan bu tarz Hakan'ın da başını yakabilir. Çünkü sol bekte Çağlar'ı kesebileceğini düşünmüyorum. Bu arada Çağlar'ın hafif bir sakatlığı olması sebebi ile bu maçta oynatılmadı diye belirtelim.

Gökhan Zan bildiğiniz Gökhan Zan. Gelişigüzel uzun toplar, saçmasapan şişirmeler. Neill gelince o da yönetime gitmek istiyorum der gibime geliyor.

Genç Çetin diye bahsediyor maçın başından beri spiker ama 20 yaş çok da genç sayılmaz. Çünkü ümit milli için bile 1 senedi kalmış bir adamın çok ta genç olduğundan bahsedemeyiz. Ismael Sosa'nın 23 yaşında Antep'e tranfer oluşu ülkesinde Avrupa'ya geç kalınmış bir tarnsfer olarak değerlendirildiğine göre 20 yaş vizyonun sağlaması için çok da erken sayılmaz. Her atakta çetin sol tarafta geçildi, sayesinde ikinci sınıf bile olamayacak bir takım karşısında tehlikeler yaşandı. A2' ye ya da 2.lig takımlarından birine kiralanır diye düşünüyorum.

Aydın, Barış, Mustafa Sarp özverili ama yaratıcılıktan uzak oynadılar. Daha ilk maç olduğu düşünülürse formanın peşini bırakmayacaklar gibi gözüküyor. Cana'nın banko oynayacağını kesin kabul edersek orta ikili de Cana'nın partneri gitmezsa Elano olacak gibi duruyor. Elano'nun sağ kanattta değerlendirleceğini düşünmüyorum. 60.dakikada yorulanın yerine girecek dinanizme sahip oyuncular olarak bu isimleri değerlendirmek yanlış olmaz.

Arda 33 yaşında emekli kaptan mentalitesi ile oynuyor. İyi top saklıyor, pozisyon icabı 1-2 adam geçiyor ve klasik bir şekilde bombesi fazla yavaşça arka direğe orta yapıyor. Biz ise ondan daha fazla ısırmasını ve takımını ateşlemsini istiyoruz. Bu şevksiz oyununda bile 3-4 asist yapabilen bir oyuncu bahsedilen şekilde oynarsa neler yapar kim bilir. Neler yapabildiğini zaten biliyoruz. Bu şekilde davranmasını gidiyor diye yorumlamak istemiyorum çünkü bütün galatasaraylılar gibi onu ben de çok seviyorum.

Kadro da en yeri garanti olan kişi sanırım Sabri ve Baros ama buna güvenerek işi boşlamıyorlar. Aksine ilk maçta bile çok gayretli buldum kendilerini. Baros zaten çok pozisyona girip çok kaçırma ritüelini devam ettirip en azından golünü attı.
İlk yarının değerlendirmesi bu yönde idi. Bakalım ikinci yarı oyuna kimler girecek. Özellikle Serdar Özkan ve Mehmet Battal'ı heyecanla bekliyorum.

Galatasaray 2.yarıya Emirhan Ergün, Ali Turan, Ahmet Kesim, Serkan Kurtuluş, Servet Çetin, Emre Çolak, Caner Öztel, Lorik Cana (Dk.75 Cumhur Yılmaztürk), Ayhan Akman, Serdar Özkan, Mehmet Batdal ile başladı. Emirhan'ın değiştirilmemiş olması bana 3.kaleci pozisyonu için ciddi anlamda deneniyor manasını çıkarttırdı.

Lorik Cana'nın oynamasını beklemiyordum. Zaten 20 dakika sahada kaldı ve ilk maçtan agresif bir oyun tarzı benimsemesini beklememiz hata olurdu. Genç Caner bir gol attı fakat bunun dışında adeta kendini sol çizgide unutturmaya adamış bir görüntü çizdi. Defans blogu çok ciddi tehlike yaşamadığı için Ali Turan'ın Sabri'ye ne oranda alternatif olacağını belki de gelecek hafta Fenerbahçe maçında gösterecek. Serdar'ı kaçırıp Mehmet Battal vuruşu ile gol olan pozisyon yeni transferler adına olumlu bir gelişme idi.

Mehmet Battal'a bir paragraf açmak doğru olur diye düşünüyorum. Eski hocası Özcan Kızıltan "Hakan Şükür değil İbrahimoviç tarzında" derken yanılmamış. Ayak bileklerine çok hakim. Kendini erken kanıtlama düşüncesi saçma gol vuruşlarına itse de , duvar oluşu hava hakimiyeti Mehmet'i ilk 11 için alternatiften öteye taşıyacaktır.

Sonuç farklı bir galibiyet ama kimsenin umrunda değil ama Galatasaray adına korkum yine erken form tutulup çabuk raydan çıkılması.. Yeni transferlerin varlığı, kendini gösterme şansı oldukça hem eskilerin hem de yenilerin raydan çıkmayı düşüneceklerini de sanmıyorum ayrı mesele..