"Futbolun 22 adamın topun peşinden koşması olduğunu düşünmenin, kemanın telden ve yaydan, Hamlet'in kağıt ve mürekkepten ibaret olduğunu söylemekten bir farkı yoktur." J. B. Priestley, The Good Companions, 1928

10 Temmuz 2012 Salı

Zihniyet Tehlikesi ve Sporumuz

Ülkemizde spora bakış benim çocukluğumda sığdı, ancak samimiydi. Zihniyet zaman içinde gelişti, internet ve teknolojiyle, basının ilgisi ve ekonomilerin müthiş büyümesiyle farklılaştı, samimiyet kayboldu.



İlkokuldayken ben, bir erkek çocuğu futbolu sevmeliydi. Basketbol bile kız işiydi. Futbol oynayanlar basketbol oynayanlarla dalga geçerdi. Ben buna rağmen babamın tavsiyesiyle yüzmeye başlamıştım. 2 sene civarı gittim. Sürekli hasta olunca anne yüreği elvermedi ve beni o spordan aldı. Hayatımda çok üzüldüğüm bir nokta budur. Sonra futbola yöneldim, kaleciliği çok seviyordum. Ancak boyum kısaydı, basketbola yönelmem gerekti. Sonra ortaokulda bir şekilde basketbol aşkı parladı. Bunda şüphesiz İzmir'de oluşumun etkisi büyüktür. Tabi ufacık olan boyumun uzadığına şahit olmak da motive ediciydi. Aklımda okul adına hiç bir şey kalmıyordu. Aile baskısıyla dersanelere gidiyordum. Bu da ailemi gerçekten endişeye sürüklüyordu ki, annem ders çalışmama karşılık para teklif edecek kadar çaresizleşmişti. Bense şimdiki adıyla LGS sınavından 1 hafta öncesine kadar eve 40 dk. mesafede günde çift idman basketbol oynuyordum. Sonra yatılı bir liseye gidince spordan koptum. İşte bu nokta da ikinci büyük üzüntümdür. Sonra okul futbol takımlarıyla amatör olarak çok güzel vakitler geçirdiysem de televizyonda aynı futbol ve basketbol sahasına ayak bastığım insanları görünce sorguluyorum kendimi.


Benim çevremde spor bir çocuğun hayatının bir parçasıydı. Ben hiç hatırlamıyorum sporla uğraşmalı mıyım diye sorguladığımı. Hep spor yaptım. Bunda dediğim gibi İzmir'de olmamın payı olsa da içinde bulunduğumuz zihniyet spora hep teşvik ediciydi. Spor güzellikleri hatırlatıyordu, birleştiriciydi. Şu an bana aynı duyguları hatırlatmıyor, bu kesin.

Günümüzde spor sosyoekonomik de bir kavram. Maalesef bu yüzden en çok zararı bizim gibi gelişmekte olan ve görece muhafazakar toplumlara veriyor. Olayın ekonomik boyutu o kadar büyük ki, sosyal olarak bunu kaldıramıyoruz. Bir sporcunun milyon dolarlar kazanması bırakın gelir düzeyi düşük halkı, kendisinden birkaç yüz bin dolar az kazanan takım arkadaşının bile derdi olabiliyor. Hal böyleyken ilginin bu kadar fazla olduğu bir noktaya siyasetin karışmaması imkansız hale geliyor. Önceden de siyasiler takım tutardı, ancak şu an siyasi bir kimlik sadece tuttuğu takım yüzünden belki aynı siyasi görüşteki bir adam tarafından nefret edilir; veya tam zıt görüşteki bir insan tarafından tamamen savunulur hale gelebiliyor. Hatta siyasi görüşünü değiştiren insan tanıyorum ben. Evet, daha önce şu anki iktidarın sempatizanı olan Fenerbahçeli bir kişinin bundan sonra asla o partiye oy vermeyeceğini çok net duydum.

Olayın sosyal boyutuna bakarsak;

Ülkemiz insanının muhafazakar oluşundan öte; okumayı, araştırmayı ve en önemlisi düşünmeyi sevmemesinden, kabaca cehaletten dolayı birçok şeyi anlatıldığı gibi kabul edip, bir anda fikir sahibi olmadığı konuda öncü hale gelmesi gibi büyük bir sorun var. Bunun en basit örneği sosyal medya. Birinin kendi bakış açısıyla ortaya attığı bir fikir çok hızlı bir şekilde yayılıp; bir anda o düşünceyi savunan veya o düşünceye karşı olan insanlar türetiyor (eleştiren demiyorum dikkat). O bilgiyi veya düşünceyi okuyan herkes bir anda olumlu olumsuz diye kutuplanıyor, hiç üstüne gitmeden, araştırmadan. İşte bu çok vahim.

Diğer bir örnek görsel medya. Mesela Acun Ilıcalı'nın "survivor" diye bir yarışması vardı. Açıkçası izlemedim ama yarışma esnasında ve sonrasında "Deryacı - Nihatçı" diye insanların kutuplaştığını ve artık bir yerden sonra düşüncelerin, fikirlerin yerini tutkunun ve kör cahil savunmasının aldığını hatırlıyorum.




En büyük örnekse, bence şüphesiz geçtiğimiz son bir senede yaşanan şike soruşturması.
İnanılmaz. Bu konunun sosyolog ve psikologlar tarafından gerçekten çok ciddi biçimde ele alınması lazım. İşte "kör cahil savunması, tutku, bir düşünceye saplantı derecesinde bağlanma, düşünmeme" gibi kavramların hepsi en yoğun biçimde karşımızda. Hayatında kitap okumamış insanlar yüzlerce sayfalık iddianameleri, savunmaları, kanunları, UEFA kriterlerini falan çok dikkatli okur, tartışır oldu (Sanki atom mühendisi adam, doçentlik tezi hazırlıyor. Bu arzuyu başka kitapları okumak için kullansaydın keşke.). Evet okuyor insanlar ama yine boş. Yani bilgi edinmekten ziyade tuttukları takımın çıkarlarına paralel ne varsa onu seçip, rakip takımı tutan biriyle kavga ederken onun suratına çarpmak için. Bu daha da vahim. Televizyonda bilgili, okumuş, akıllı kim varsa bir anda sapıtıp kendi düşüncelerini diretmekten başka bir şey yapamaz hale geliverdiler (Uğur Meleke'yi tenzih etmem gerekiyor kesinlikle.). İşte bu da, zaten bilgiye ulaşmaktan aciz halkımızı daha da kör hale getirdi.

Dikkat edin, olayın içeriğinden bahsetmiyorum, bahsetmeme gerek kalmadı bile. Ülke tıpkı siyasi seçimlerde olduğu gibi belli bir kesim ve geriye kalanlar da tam onun karşısında olacak şekilde ikiye bölündü. Fenerbahçe'liler ve diğerleri. Bu toplum, siyasi seçimlerde bile bu kadar keskin ikiye bölünmedi. Yani şu an "iktidar savunucuları" ve "iktidar karşıtları" çok büyük bir çoğunluğu oluştursa da arada gezen hatrı sayılır bir kesim var. Ancak şike hadisesinde arada kimse yok. Kendini haksız çıkaracak (niye haklı-haksız tartışmasına taraftarlar giriyor anlamış değilim!) bir doğruya doğru veya yanlışa yanlış diyecek insan yok. Herkes kendi açısından bakmakla kalmıyor, bunu içi boş şekilde ilkokul ağzıyla savunuyor. Hiç bir tartışmada taraflar bir şey kazanmıyor. Çünkü insanlar kendilerininkinden farklı bir fikre dirençli. En vahimi bu. Varsa dirençsizler, nolur kendilerini göstersinler, bir aksiyonda bulunsunlar rahatlayalım. Toplumun paramparça olmasını izliyoruz alenen; belki kurtuluruz ama bunu amaçlayanlara da en güzel ipucunu vermiş olduk.

EK: İlk resim Sporting Gijon'un eski savunma oyuncusu Javi Poves'e ait. Futbol dünyasındaki paraya dayalı kirli düzenden bıktığını söyleyerek 25 yaşında futbolu bıraktı bu arkadaş.

Hiç yorum yok: